Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Elçi, 28 Kasım 2015 tarihinde, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde çatışmalarda zarar gören 4 ayaklı minare önünde bir grup avukat ile birlikte açıklama yaptığı sırada vurularak katledildi.
İki yıl geçmesine rağmen Elçi'yi katledenler “bulunamadığı” için göstermelik bir yargı süreci dahi başlamadı. Devlet ise, Tahir Elçi'nin katillerini yargılamak yerine ona “terörist” demekle meşgul. Çünkü Elçi, bir Kürt aydını olarak kendi kimliğini inkar etmeyen, tersine ulusal kimliği için mücadele eden onurlu, dürüst bir avukattır. Sermaye devleti için bu ölçütler “terörist” olmak için yeterlidir. Kürt halkı içinde Tahir Elçi gibi onurluca ulusal kurtuluş mücadelesi safında duran pek çok insan var. Ama Tahir Elçi Diyarbakır Barosu Başkanı. Üstelik Ceza Hukuku ve İnsan Hakları alanında yetkin bir isim. Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu üyesi...
Tahir Elçi katledilmeden kısa süre önce katıldığı bir televizyon programında “PKK terör örgütü değil, ...siyasal bir harekettir” demiş, bu sözlerinden dolayı hedef haline gelmiş ve kendisine dava açılmıştı. Tahir Elçi kendisine dönük başlatılan siyasal linç saldırılarına rağmen söylediğinden geri adım atmamıştı.
Tahir Elçi yaşamı boyunca onurlu ve dürüst bir aydındı, avukattı
Tahir Elçi sadece bir televizyon programında söylediği sözler üzerine katledilmedi. Bu sözlerinden önce ve sonra da bütün saldırılara karşı onurlu ve dik durdu. Ki Tahir Elçi'nin o güne dek ortaya koyduğu karakterinin esasıydı bunlar.
Tahir Elçi 1990'lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdur edilen Kürlerin avukatlığını yaptı. Diyarbakır ve bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili de birçok çalışma sürdürdü. Elçi, 1994 yılında 26 kişinin ölümüne neden olan Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması, Lice Davası, Temizöz Davası, Roboski Katliamı gibi pek çok davanın avukatlığını üslendi.
Özcesi, saldırıya uğrayan Kürtlerin yanındaydı hep Tahir Elçi. Sermaye devleti, 20 Temmuz 2015’te gerçekleştirdiği Suruç katliamı ile birlikte Kürt halkını hedef alan kirli savaş politikalarına hız verdi. Böylesi bir konjonktürde kirli savaş politikasının bir parçası olarak Tahir Elçi gibi onurlu, dik duran bir Kürt aydını katledildi.
Elçi’nin gerçek faili sermaye devletidir. Devletin göstermelik dahi olsa bir fail “bulamayıp” yargılama sürecine başlamaması hukuksal bir ihmal değil, politik bir tutumdur.
Bu yanıyla, Tahir Elçi'yi katledenlerin yargılanması için verilecek mücadele dolaysız olarak kirli savaşı, sermaye devletini ve düzenini hedeflemelidir.