Uluslararası Af Örgütü, “Fırtınaya göğüs germek / Türkiye'deki korku ikliminde insan haklarını savunmak” başlığı altında, OHAL sürecinde sermaye devletinin tırmandırdığı baskıyı ortaya koyan bir rapor hazırladı. İnsan hakları konusunda her zaman sınıfta kalan Türkiye’nin, OHAL sürecinde sınıfta kalmanın da ötesinde gerilediği bir kez daha gözler önüne serildi.
“Bu rapor ise özellikle ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri, kişi özgürlüğü ile güvenliği ve adil yargılanma haklarının hangi yollarla aşındırıldığına odaklanıyor” ifadeleriyle hazırlanan raporda, OHAL ve KHK’lar eliyle hayata geçirilen saldırılara da yer verildi.
OHAL’de saldırılara genel bir bakış
Raporda “Meclis ve yargısal denetimi es geçen 30’dan fazla kanun hükmünde kararname ile desteklenen olağanüstü hal uygulaması, Türkiye’de sivil toplum üzerindeki baskının artmasını, daha önce benzeri görülmemiş tutuklama ve kovuşturma dalgalarının ortaya çıkmasını ve adil yargılanma hakkının aşındırılmasını mümkün kılan bağlamı ve yasal imkânı sağlıyor” ifadeleriyle OHAL özetlendi.
Ayrıca, 20 Temmuz 2016'da ilan edilen ve 7 kere üçer aylık devam eden OHAL sürecinde, aralarında akademisyenlerin de olduğu 107 bin kamu çalışanının ihraç edildiği, bunlardan sadece 100 kişinin işe iade edildiği belirtildi. Raporun devamında, yine genel bir bakışla OHAL saldırıları şöyle sıralandı:
-100 binden fazla kişiye soruşturma açıldı, 50 binden fazla kişi tutuklandı.
-180 medya organı kapatıldı, 120 gazeteci tutuklandı. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi yaklaşık 180 gazetecinin tutuklu olduğunu belirtiyor.
-265 akademisyen barış bildirisine imza attığı için yargılanıyor. 1300 dernek kapatıldı.
-30'dan fazla yargı yolu kapalı olan KHK yayınlandı.
İnsan hakları savunucularına baskılar
Ayrıca insan hakları savunucularına yönelik baskılara özel olarak dikkat çekilen raporda, Büyükada’daki açık toplantıya katılan hak savunucularının gözaltına alınıp tutuklandıkları hatırlatıldı. Tutukluların serbest bırakıldığı, daha sonra serbest bırakılan Taner Kılıç’ın da tekrar tutuklandığı belirtildi.
İnsan hakları savunucuları Murat Çelikkan, Eren Keskin, Orhan Kemal Cengiz, Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında açılan davalar olduğuna da değinilirken, Eren Keskin'in kesinleşmiş hapis cezası ve para cezaları bulunduğu dile getirildi.
Avukatlar tutuklu veya savunma hakkı yok
OHAL sürecinde pek çok avukat tutuklandı ve soruşturmaya tabi tutuldu. Kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Özgürlükçü Hukukçulara Derneği'nin (ÖHD) avukatlarına yönelik tutuklama saldırıları devreye sokulurken, tutuklu olmayan avukatların, soruşturmalar nedeniyle için avukatlık hakları kısıtlanmış durumda. Raporda, avukatlara saldırılara ilişkin de HDP'li avukat Levent Pişkin'in sözleri aktarıldı: “Kendim kovuşturmaya tabi olduğum için, soruşturma aşamasında müvekkillerimi temsil edemiyorum – polis merkezinde tutulan birkaç avukatı görmeye gittiğimde görüşmeme izin verilmedi. O noktada artık bir avukat değildim.”
Türkiye'nin imza attığı uluslararası sözleşmelerin hatırlatıldığı raporda, hukuken bu sözleşmelere uymak zorunlu olduğu halde OHAL sürecinde bunların yok sayıldığı vurgulandı.
Rapor, “Türkiye’de 21 aydır devam eden olağanüstü hal altındaki insan hakları alanı; kitlesel gözaltılar, davalar, yıldırma ve bağımsız sivil toplumun susturulmasıyla tahrip edilmiş durumda. İnsan hakları için seslerini yükseltmeye ve mücadele etmeye devam edenler de ağır bir bedel ödüyor” ifadeleriyle sonuçlandırıldı.