Kışanak: Türkiye İsrail olacaksa, Kürtler de Filistin olmasını bilir

BDP Eş Genel Başkanları Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş, Rojava dönüşü Amed'de basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan Kışanak, Nusaybin-Qamişlo sınırında örülmek istenen duvara dikkat çekti. Türkiye'nin Rojava'ya ambargo ve abluka uyguladığını belirterek, "Türkiye İsrail olmak istiyorsa, Kürtler de Filistin olmasını bilir, onurlu bir direnişi sergileyebilir" şeklinde konuştu.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Ekim 2013
  • 15:12

BDP Eş Genel Başkanları Kışanak ve Demirbaş, Kobani'de Şervan Müslim'in taziyesinden sonra Amed'de Cegerxwin Gençlik ve Kültür Merkezi'nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında konuşan Eş Başkan Selahattin Demirtaş, Hükümetin İmralı'ya gidişine engel koyduğunu belirterek, "Kişilerin tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Hükümetin bu yaklaşımı çözüm sürecinin ciddiyetine denk değildir. Hükümet çocukça tavır içindedir. Artık müzakereyi başlatacak bir tutum içine girmelerini bekliyoruz. Biz Sayın Öcalan'ı esas aldık. Bu nedenler kişilerin tartışılmasını doğru bulmayız. Sorunun ağırlığına ters düşen bir hal vardır hükümette. Bugün Öcalan'la yapılacak görüşmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çıkan sonucu halkımızla paylaşacağız" dedi.

 

Parlamento grubu hakkında 1 milyon yıl hapis istendi

Hükümetin, Kürtçe özel okul, yer isimlerinin yeniden verilmesi, and'ın kaldırılması gibi konuları bir lütufmuş gibi kendilerine sunmak istediğini ve bunun yanlış olduğunu belirten Demirtaş, açıklanan paketle ilgili kendilerinin de birlikte çalışma talep etmelerine rağmen bunun engellendiğini söyledi. "Tek bir maddede, tek bir fıkrada bile birlikte çalışmayı istemediler, kabul etmediler" diyen Demirtaş şunları söyledi: "Şimdi 'BDP ile görüşüyoruz' diyorlar. BDP heyeti ile bir müzakere yapılmadı. Her toplantı ve öncesinde BDP heyeti ile müzakere formatında yapılan tek bir görüşme yoktur. 'Görüştük' diyorlarsa bu bir yalandır. Halkın, kamuoyunun gözünün içine baka baka yalan konuşmasınlar, dürüst olsunlar."

Kürt siyasetçilerinin ortaya çıkıp konuşmasını, hükümetin bir lütuf gibi değerlendirmek istediğini kaydeden Demirtaş, "Sadece AKP döneminde parlamento grubumuz hakkında 1 milyon yıl hapis istenmiştir. Belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, parti çalışanlarımız 1 milyon hapis istemiyle yargılanıyor. 6 milletvekili tutuklu olan bir parti hakkında konuşurken dikkatli konuşacaksınız. 10 bin partilimiz tutuklandı. Ne lütfundan bahsediyorsunuz. 130 kişiyi gösterilerde öldürdünüz, silahla öldürdünüz. Ne imkanından bahsediyorsunuz. O nedenle bizimle ilgili çarpıtma, yalan-yanlış bilgi verme ve manipüle etme siyasetinden vazgeçmeleri lazım. Bunu bakanlar da, danışmanlar da Başbakan da anlaması lazım. Bizim çizgimiz, halkın talepleri doğrultusunda şekillenmiştir" dedi.

 

Mücadeleyi görmeyenler iki yüzlülüğü bıraksınlar

Hükümetin Kürt sorununun çözümü konusunda çocukça yaklaşım içine girdiği ve kişiselleştirme bir tavır takındığını kaydeden Demirtaş, "Biz meseleye siyasi yaklaşıyoruz. Ama Başbakan da, etrafındaki ekip de, bakanları da, danışmanları da anlaşılıyor ki bir meseleyi ciddiyetle algılamıyorlar" şeklinde konuştu.

İmralı'ya gidecek heyette yer alacakları Hükümetin seçtiğini ve isimlere zaman zaman müdahale ettiğini ve bu son görüşmede de yapılanın bu olduğunu kaydeden Demirtaş, devamla şunları söyledi:

"BDP'de iç sıkıntı olduğu yönünde manipüle etme, basına haber sızdırma gibi çabalar beyhudedir. Kürt siyasetçileri 5 yıldır hapiste, tek bir tahliye çıkmadı önceki günkü ana davadan. AKP'nin çözüme yönelik bakışı budur. Kürtçe yer isimlerini başlatan biziz. Bunu yasaklayan AKP idi. AKP'nin valileri, kaymakamları yasakladı. Soruşturmalara, görevden almalara, davalara rağmen biz yaptık. Andımızın kaldırılması kampanyasının öncülüğünü bizler yaptık. Bunlar mücadele ile ortaya çıktı. Mücadele olmasaydı pakete bile alınmazdı bunlar. Bunlar yokmuş gibi, lütuf gibi, bizim de teşekkür etmemizi istiyorlarmış gibi bir hava yaratanlar ikiyüzlülüğü bıraksınlar" şeklinde konuştu.

 

Öcalan ile her kesim görüşebilmeli

Ocak ayından bu yana heyetler halinde İmralı'ya ve Kandil'e gidildiğini, Ankara'da görüşmeler yapıldığını kaydeden Demirtaş, "Biz Sayın Öcalan'ın dış dünya ile temasını sağlayabiliriz. Sadece BDP heyeti değil, sivil heyetler, akil insanlar gibi kesimlerin de Sayın Öcalan ile görüşmesini isteriz, görüşmeleri de gereklidir. STK ve Medya temsilcilerinin İmralı'ya gitmesinde hiçbir problem olmadığını kendileri söylediler. Söylenmedi diyorlarsa o zaman konuşuruz.

Kendileri 'görüşülebilir' diyorlar ama yasaklayan kendileri. Halen heyetlerimize müdahale ediliyor. Görüşmelerimiz yasa dışı mıdır, gayrı meşru mudur? Sürecin ilerlemesi için yapılması gerekenlerdir bunlar. Bunlar ne yasa dışıdır, ne gayrı ahlakidir. Görüşmenin normal devam etmesi için atılması gereken pratik adımlardır. Hükümet yavuz hırsız misali, 'Her şeyi bir başardık, Kürtler tatmin olmuyor havası yaratmak istiyor. Bu yanlıştır" dedi.

Demirtaş, yerel seçimlerde Kürdistani partiler, İslami hareketler ve Kürdistani hareketlerle görüşmeler yapacaklarını da sözlerine ekleyerek, "Bizim arzumuz, burada bütün Kürt güçlerinin demokratik bir birlik içinde seçimlere girmesidir. BDP'de birleşmeye davet edeceğiz" dedi.

 

Kadınlara çağrı

Basın toplantısında söz alan Eş Genel Başkan Gültan Kışanak da partilerinin kadın özgürlüğü konusunda yaptıkları çalışmalardan örnekler vererek, "Alevi, işçi, ev kadınları, bütün kadınlar gelsin bu partide kendini aday olarak ortaya koysun. Hep beraber hem kadın özgürlüğünü, hem Kürt sorununun çözümünü, hem de yerel demokrasiyi birlikte inşaa edelim" dedi.

BDP olarak kadınlarla birlikte fark yarattıklarını ve yaratmaya devam edeceklerini kaydeden Kışanak, "Sadece kadınlar değil, tüm halkımız kazanacak. Büyük bir gelenek yarattık" şeklinde konuştu.

Kobani'de çıkan çatışmada yaşamını yitiren PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim'in oğlu Şervan Müslim'in yaşamını yitirmesi nedeniyle taziye ziyareti için gittikleri Kobani'de gördüklerini de aktaran Kışanak, şunları söyledi: .

"Açıkça orada gördüğümüz şuydu; evet Kürtler büyük bir özveri ile orada kendilerine ait bir gelecek inşaa etmek istiyorlar. Abluka altındalar. Kobani de bunu gördük. Halk yönetimi devralmış durumda. Yönetim mekanizmaları halkın denetiminde. Belediyesi, eğitim kurumları, sağlık kurumları, yerel yönetim imkanları, kamu kurumları, kamu işletmeleri halkın denetimindedir. Halk da büyük bir özveriyle kendi sosyal ekonomk yaşamını örmeye, kendini , toprağını, köyünü korumaya çlışıyor. Fakat tam bir abluka altındadır. 2 yıldır Suriye'nin diğer bölgeleri ile tüm bağlantıları kesilmiştir. Kobani'nin dünya ile tek irtibatı Suruç'taki Mürşit Pınar Sınır Kapısıdır. Ancak Türkiye bu kapıyı kapatıyor. Ticarete kapatıyor. Çok sınırlı bir şekilde gıda girişine izin veriliyor."

 

Ambargo ve ablukayı uygulayan türkiye'dir

Kobani'de yaklaşık 500 bin insanın yaşadığını ve bunun içinde Suriye'nin değişik bölgelerinde yaşanan savaştan kaçan halkların da bulunduğunu kaydeden Kışanak şunları söyledi: "İnsanlar canını kurtarmak için Kobani'ye gelmiş. İlaç yok, araç yok. Tarım ve hayvancılığı kendi imkanları ile yapıyorlar. Ancak buğdayı işleyecek değirmen yok. Türkiye buğday satmalarına izin vermiyor. Gazze'de abluka olduğunda Türkiye abluka ve ambargonun kaldırılması için ayağa kalkmıştı. Kürtlere bu uygulanınca ne oluyor peki? Çetelere silah gidiyor, askeri malzeme, teçhizat gidiyor. Ama oradaki Kürtler tarlasında ektiği buğdayı satamıyor. Hastaneler işleyemez durumda. İlaç yok. Bunun adı ambargodur, bunun adı ablukadır, bunu yapan da Türkiye’dir" dedi.

Türkiye'nin Rojava'daki Kürtleri Esad'a mahkum etmeye çalıştığını belirten Kışanak, "Kürtlerin orada iki komşusu var. Biri Esad, diğeri Türkiye'dir. Türkiye ambargo uygulayarak, Kürtleri halk düşmanı Esad'a yönlendiriyor. Bu ambargo ve abluka asla kabul edilemez. Sadece orada değil, Efrin'de, Serikaniyê'de de bu böyledir. Nusaybin’de şu an duvar örülüyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.  Eğer Türkiye İsrail rolüne soyunuyorsa, Kürtler de Filistin olmayı bilirler. Bunu herkes iyice bir kenara yazacak. Duvarlar örülecekse, ambargo ve abluka uygulanacaksa, Kürtler de Filistin halkı kadar onurlu bir direnişi sergileyebilir, Filistin olmayı bilirler" dedi.

Nusaybin sınırına duvar örülmeye başlandığını belirten Kışanak, "Hükümet bunu görmüyor mu? Kim örüyor bu duvarı, iş makinalarını kim çalıştırıyor, hangi firma yapıyor? Ya hükümet bu yanlışına sahip çıkıp bedelini ödeyecek, ya da yanlıştan vaz geçecek. Hükümetin kendi gerçeğini görmesi lazım. Kürt sorununu çözeceksen Rojava'ya ambargo ve abluka uygulayamazsın. Kimse buna boyun eğmez. Biz bu konularda çok açık siyaset yapıyoruz" şeklinde konuştu.

"Sayın Öcalan bir çözüm sürecini ortaya çıkarmıştır" diyen Kışanak, "Biz hükümetten buna destek olmasını isteyeceğiz. Kim duvar örüyorsa, çözüm sürecini istemiyor. Kim Rojava'ya ambargo uyguluyorsa, hastaların ilaçsızlıktan ölmesine neden oluyorsa çözüm istemiyor. Kim Kürt halkının taleplerine kulaklarını kapatıyorsa, çözüm istemiyor demektir. Güneşi balçıkla sıvayamazsınız. Halkımız da buna karşı tutumunu alacaktır. Hükümeti bu yaptığı yanlışları düzeltmeye, çözüme davet ediyoruz" dedi.

Kürt sorununun çözümü konusunda BDP'nin de Kürt siyasetçilerinin de buna hazır olduğunu ve bu sürecin mimarının Sayın Öcalan olduğunu kaydeden Kışanak "Rojavaya ambargo uyguluyorsun. Tam 2 yıldır Kürtler, orada güvenliği temin eden bir güç haline gelmiştir. Türkiye'ye iki yıldır zerre kadar bir zarar gelmemiştir Rojava'dan. Niye sahte bir tehdit algısı yaratıyorsun. Orada bir tehdit falan yok. Orada bir kardeşleşme arzusu var. Mayınlar yetmiyor, 'duvar örerek çözeriz' diyorsanız kimse buna inanmaz" şeklinde konuştu.

Kışanak, önümüzdeki yerel seçimlerde kadın adayların olmasından memnuniyet duyduklarını belirterek, kadınların BDP içinde siyasette daha özgürce kendini ifade edebileceklerinin pratiklerini hayata geçirdiklerini söyledi.

 

Psikolojik savaşı bıraksınlar

Kışanak, yerel seçimler yaklaşması ile birlikte psikolojik savaşın devreye girdiğini belirterek şunları söyledi:

"Spekülasyonun bini bin para. Belli bir merkezden yönetilen bir psikolojik savaşla karşı karşıyayız. Bizim içimizde yazılıp çizildiği gibi bir tartışma asla ve asla söz konusu değil. BDP şu an Türkiye'de HDP ile Kürdistan'da da BDP ile seçime girmeye odaklanmıştır. Gazetelerde yazılan çizilenlerin zerresi yoktur.

BDP halka hizmet merkezidir. Mücadeleyi, direnişi esas alan emek verenlerin partisidir. Bizim partimizde böyle rekabetler, tartışmalar hiçbir partiyle kıyaslanamayacak kadar azdır. Başka hesabı olan başka partiye gider. Bu partiye gelenler, bu partide mücadele edenler, siyasette yer alanlar, bedel ödemek, halka hizmet etmek, fedakarlık yapmak için kendilerini ortaya koymuşlardır" dedi.

ANF / 14.10.13