Hızla uzaklaşan polis zırhlısının peşinden bir kadın bağıra bağıra koşuyor.
Belli ki yüreği yanmış. Canının bir parçası götürülüyor o polis zırhlısının içinde.
Sıradan bir slogan atmıyor, içinden kopan acıyı çığlık çığlığa haykırıyor:
“Bijî Berxwedana Zindanan” (Yaşasın Cezaevi Direnişleri), “Bijî Aşitî” (Yaşasın Barış)
Sanki polis zırhlısının peşinden koşmuyor da, kaçar gibi giden aracı slogan ata ata kovalıyor Nazime Yürek.
Çünkü o soğuk yüzlü zırhlının içinde gözaltına alınan 17 yaşındaki torunu Cotkar Amara var.
Sabah saat 05.00’te basılmış evleri. Kapılarının kırılmasıyla fırlamışlar yataklarından. Evlerinin içine doluşmuş Özel Harekâtçılar.
Bütün aileyi de bir odaya kapatmışlar. Yere yatırdıkları Amara’yı banyoya sokup tekme tokat girişmişler. Burnu ve başı kanamaya başlamış. Bir yandan döverken diğer yandan “Seni öldürürüz” diye tehdit ediyormuş Özel Harekât Polisleri…
Amara’nın anneannesi Nazime Yürek o anlarda kendini yakmaya kalkışmış:
“Beş polis Amara’nın üzerine çullandılar. İşkence etmeye başladılar. Kapıyı açmadılar. Oğlumu öldürüyorlar nasıl durabilirim. Kolonya ve çakmağı aldım. ‘Beni öldürün, sonra oğlumu öldürün’ dedim. Kendimi yakmaya başladım. Polisler üstüme geldi. Kolonya ve çakmağı aldılar. Sonra banyonun kapısına götürdüler. Oğlumu kurbağa gibi aralarına almış vuruyorlardı. Sonra yerlerde sürükleyip odaya attılar. Bu şekilde ifadesini aldılar.”
Aslında bu Yürek ailesinin evlerinin ne ilk basılışı, 17 yaşındaki Amara’nın da ne ilk kez gözaltına alınışı.
Aileye dönük baskılar 1990’lı yıllarda başlıyor. Kenan Yürek 1998 yılında tutuklanıyor. Müebbet hapis cezası verilmiş. 21 yıldır hapiste. Halen Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde…
HDP Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet Yürek de yargılandığı dava kapsamında 2007 ile 2012 yılları arasında tutuklu kalmış.
Ertan Yürek de yargılandığı dava kapsamında 2010 yılından bu yana tutuklu ve halen Kayseri Bünyan Cezaevi’nde yatıyor.
Bunlar Amara’nın dayıları. Annesi Fatma da cezaeviyle tanışmış.
Fatma Yürek 2011’de yargılandığı dava kapsamında sekiz yıl tutuklu kalmış.
Son olarak Amara’nın dedesi Nimetullah Yürek, 9 Ekim 2018’de Diyarbakır’da siyasetçi ve gazetecilere yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanmış, geçtiğimiz gün tahliye edilmiş.
İşte dedesinin tahliyesinden birkaç saat sonra Yürek ailesinin evi basılıp torunu Amara gözaltına alınıyor. Ama bu Amara’nın ilk gözaltısı değil.
Yaşanan bu zulmü kamuoyuna Mezopotamya Ajansı “17 yaşında bir gencin hayatından Kürdün kısa hikâyesi; 7 yaşından beri 11 kez gözaltına alınan Amara’nın öyküsü” başlığıyla servis etti.
Habere imza atan Özgür Paksoy ve Mehmet Şah Oruç bize bu olayın arka planıyla, tarihsel süreciyle ilgili çok değerli bilgiler de veriyor:
“Amara’nın hayat hikâyesi ise anne ve babasının boşanması ardından dünyaya gelmesiyle, dedesi Nimetullah Yürek tarafından kendi nüfusuna alınmasıyla başlıyor. Amara resmî kayıtlarda annesinin kardeşi olarak geçiyor. Yürek ailesine yönelik baskılara tanıklık eden Amara, 2009 yılında (henüz yedi yaşındayken) anneannesi ile birlikte gözaltına alınır. Götürüldükleri Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde anneannesinin maruz kaldığı şiddete tanıklık eden Amara’nın bundan sonraki hayatı da böyle devam eder. Ailesine yönelik baskılardan nasibini alan Amara, 17 yaşına kadar 11 kez gözaltına alındı, bir yıl da tutuklu kaldı.”
Amara’nın gözaltına alınması üzerine polislerin peşine torununun annesi Fatma ile birlikte sloganlar atarak, zılgıtlar çekerek düşen Nazime Yürek ailesinin yıllardır yaşadığı baskıları anlatıyor:
“Kaç kere kırdılar bu kapıyı. Her seferinde evladımı alıp götürdüler. Sürekli hale getirdiler. Mesela her Newroz’da evimin kapısı kırılarak baskın düzenleniyor. Artık Newroz gecesi evimizde kalamıyoruz. 9 Ekim 2018’de eşimin tutuklanmasından sonra beş kez evime baskın oldu. Bir kez daha evimin kapısı kırıldı. ‘Kürt kardeşlerim’ nerede? Hangi kardeş, hangi vatandaş? Akşam dedesi serbest bırakılıyor, saatler sonra bir kez daha evin kapısı kırılıyor ve torunum işkenceyle gözaltına alınıyor. İki çocuğum zindanda. Biri kalp hastası, biri şeker hastası. Ben açlık grevinde olan binlerce evladımız için slogan attım. Zindanların kapısı açılsın, tecrit kaldırılsın. Anaların yüreği yanmasın. O sloganlar, her şeye rağmen ayaktayız, sloganlarıydı. Çocuklarımız ölmesin, diye slogan attım.”
Mezopotamya Ajansı’na anlattıklarında öylesine çarpıcı yaşanmışlıklar, tespitler var ki Nazime Yürek’in:
“Amara yedi yaşında işkence ve şiddetle tanıştı. Annesi tutuklandı, gördü; dayıları tutuklandı, gördü; dedesi tutuklandı, gördü. Bu çocuk ne düşünüyor. Biri kendini Amara’nın yerine koysun. Yedi yaşından beri şiddet görüyor. TEM’de bir polisin bana şiddet uygulaması sırasındaki çığlıklarını hatırlıyorum. Bir başka polis bana şiddet uygulayan polisi tekmeledi. Çocuğun yanında şidddet uyguladığı için tepki gösterdi ve polis, ‘Bu çocukların psikolojisini bozuyorsunuz’ dedi. O günden beri bu çocuk böyle büyüdü. Dün bize bugün ona şiddet uygulanıyor.”
Yürek ailesine, torunları Amara’ya bunları yaşatırken istediğiniz kadar seçim yapın, oyları dönüp dönüp istediğiniz kadar sayın, muhaliflerin mazbatalarını istediğiniz kadar gasp edin, bol bol 2023, 2071 nutukları atın, istediğiniz kadar “dünya lideri” kılığında dolaşın…
Bu tam da “Zulmün artsın ki zevalin tez olsun” durumudur.
Baskın, zulmün, keyfiliğin, kötülüğün o kadar arttı ki, kendi sonunuzu kendiniz getirdiniz.
Zulmünüz o kadar arttı ki zevaliniz çok tez olacak.
Binlerce Amara’nın elinden iki yakanızı kurtaramayacaksınız.
Artı Gerçek / 16.04.19