İstanbul Ataköy’de bulunan JW Marriott Otel’de kat görevlisi olarak çalışan YK adlı kadın işçi, bir müşterinin hırsızlık suçlaması nedeniyle otel tarafından iki kere çıplak aramaya maruz bırakıldı! İşinden edilen YK, Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası’nın desteğiyle hakkını sonuna kadar arayacağını söylüyor.
YK, 9 yaşından beri çalışan 47 yaşında bir kadın. Yaklaşık 8-9 yıldır da turizm sektöründe. 15 yaşında bir kızı var, onunla birlikte yaşıyor.
Pandemiden önce başka bir otelde çalışıyormuş. Pandemiyle birlikte kapanmalar başlayınca, çalıştığı otel tüm işçileri işten çıkarmış. Haklarını da alamamışlar. “Kıdem tazminatımız verildi ama ihbar tazminatımızı vermediler, davamız devam ediyor” diyor YK.
Böylece işsiz kalan YK, pandemi sürerken Küçükçekmece Belediyesi’nde taşeron temizlik işçisi olarak işe girmiş. İki yıla yakın süre asgari ücretle çalışmış burada. Sonrasında geçinemediği için işi bırakmış:
“Bir kız çocuğum var, evi geçindiren benim. Hayat pahalılığı çok arttı, asgari ücretle evi geçindirmem imkânsızdı. O yüzden işten ayrıldım, yeniden turizm sektörüne geçtim. Marriott’ta işe başladım.”
Kadro da yok eldiven de
YK, bu otelde işe alınma sürecini şu sözlerle anlatıyor:
“Marriott’a gider gitmez form doldurdum. ‘Taşeron olarak değil, kadrolu olarak çalışmak istiyorum, bu konuda elemana ihtiyacınız varsa çalışayım, yoksa başka yerlere başvurayım’ dedim. Onlar da ‘Sen birkaç hafta çalış, sonra biz seni kadroya alacağız’ dediler. Ben de işe başladıktan sonra kendimi oranın asıl personeli olarak gördüm ki şefimin yaklaşımı da böyleydi.”
Bir buçuk ay taşeron işçi olarak çalışmış YK. Bir keresinde, alınmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ve ihmaller nedeniyle zehirlenmiş. Bir hafta boyunca öksürerek çalışmak zorunda kalmış:
“Maske vermiyorlardı. Eldiveni zar zor alıyorduk. Mesela ben sürekli eldivenle çalışmak istiyordum ama birçok kez eldiven bulamadım. Bir gün temizlik şefi, benim temizleyeceğim odalara çamaşır suyu ve birçok deterjanı karıştırarak dökmüş temiz olsun diye. Zehirlendim. Birçok kişi bu şekilde zehirlenmiş. Ben zehirlendiğimde akşamüstüydü, tam çıkacağım saatlerdi. Aşağıya indim, o şefe söyledim. ‘Sen deterjanları karıştırdığın için ben şu anda kötüyüm’ dedim.
Yoğurt yedim, kendime geldim biraz, sonrasında eve geldim ama bir hafta boyunca öksürdüm. Hastaneye de gitmedim, bir hafta boyunca öksüre öksüre çalıştım. Şef ‘Bilmiyordum’ dedi, şikâyet edeceğimden korktu. Daha önce de birçok insan yaşamış bunu, çünkü onlar için önemli olan tek şey temizliğin çok iyi yapılmış olması; eldivenle mi yapılmış eldivensiz mi, maske var mı yok mu, umurlarında değil. İstersen elle yap. İnsanca bir muamele yok zaten.”
Müşterinin hırsızlık şikâyeti
Ardından sözü 22 Ekim Cumartesi günü yaşadıklarına getiriyor YK. Otelde kalan bir turist, odasından çıkarak koridorda YK’ye bahşiş veriyor ve ondan odasını temizlemesini istiyor. Oda temizlenirken turist başka bir odaya gidiyor. Sonrasında yaşananları şöyle aktarıyor YK:
“Otelde normalde temizlik yapılan odanın kapısının kapalı olması gerekir. Kapıyı kapatmadım. Kapının hemen arkasında dolap var, misafirin kaybolduğunu söylediği para bu dolaptaymış. Ben kapı açık şekilde temizledim odayı. Prosedür gereği değerli bir şey bulduğumuzda fotoğrafını çekip şeflerin de olduğu whatsapp grubuna atıyoruz, ‘Bu odada değerli eşya açıktadır’ diye. Şefler de misafirlere haber veriyor. Ama değerli herhangi bir şey görmedim. Odayı temizledim ve çıktım. Ardından birkaç oda daha temizledim. Sonra yemeğe indim.”
Ardından güvenlik görevlisi geliyor ve YK’ye “Aşağı gelebilir misin?” diyor. “Neden, bir şey mi oldu?” diye soruyor YK. “Evet, temizlediğin odalardan birinde sıkıntı var” yanıtını alıyor.
“Ben de ‘Misafir koridorda bahşiş verdi, eğer mesele buysa işte burada’ dedim. ‘Yok’ dedi, daha yüksek meblağda bir para kaybolmuş. Ben çok rahat bir şekilde aşağıya indim. Güvenliğin olduğu bölüme geldik. Beni getiren kişi, ‘Para ya da çanta, değerli bir şey gördün mü?’ diye sordu. ‘Görseydim zaten fotoğrafını çekip gruba gönderirdim’ şeklinde tutanak yazdım, imzalayıp verdim.”
Çıplak aramaya zorladılar
Sonrasında güvenlik amiri geliyor odaya. YK, “Ne olacak? Burada bekliyorum” deyince ona “Konuşma” diyor. “Aşağılarcasına dedi bunu” diye devam ediyor işçi; “Aslında güvenliğin beni oraya indirmesiyle amirler, müdürler beni hırsız olarak ilan etmişler. Güvenlik görevlisi bir kadın geldi, ‘Üstünü arayacağım’ dedi. ‘Tabii ki arayabilirsiniz’ dedim. ‘Üstünüzü çıkarmanız lazım’ dedi. Bunun yasak olduğunu söyledim. ‘Burada kamera yok mu, bunu yapamazsınız’ dedim. ‘Yok’ dedi ama biliyorum, güvenlik odasında kamera var.”
YK, defalarca çıplak üst araması yapamayacaklarını, böyle bir yasal haklarının olmadığını, bunun suç olduğu söylüyor görevlilere. Ama kadın güvenlik görevlisinden “prosedürün böyle olduğu, bu yönde talimat olduğu, kendisinin yapabileceği bir şey olmadığı” yanıtını alıyor. Bunun üzerine YK, kendisinden emin olduğunu belirterek, “İçinizde şüphe kalmasın, buyurun arayın” diyor ve çıplak aramaya maruz bırakılıyor.
Karakol tehdidi
Sonrasında iki saate yakın süre hiçbir şey denilmeden bekletiliyor odada. Bu sırada kendi departman müdürünü arıyor, durumu anlatıyor. “Ben hiçbir şey yapmadım. Temizlik arabam orada, dolabım orada, her şeyim arandı, hiçbir şey yok. Ben söz ettiğiniz gibi bir para görmedim” diyor. Departman müdürü de “Tamam bekle, onlar işini yapıyor, sen canını sıkma. Sonuçta prosedür bu” diye konuşuyor.
“Ben de yapılan bu muameleyi kabul etmediğimi söyledim. ‘Karakol mu burası, neden beni burada tutuyorsunuz?’ dedim. O sırada güvenlik amirinin yardımcısı geldi. Tamamen özel harekât timi gibi bir yaklaşım, davranış, hareketler… Sorular soruyor; ‘Nasıl odayı temizliyorsunuz?’, ‘Ne yapıyorsunuz?’ vs. Dedim ki ‘Zaten cinlerim tepemde, bana çapraz sorgu yapıyorsunuz, bana böyle bir muamele yapamazsınız. Ben bildiğimi size anlattım. Elinizde kamera var, her şey var. Temizlik yaparken kapıyı kapatmadım. Netleştirin, getirin görüntüleri, benimle alakalı bir şey bulursanız ne gerekiyorsa yapın.’
‘Biz işimizi yapıyoruz, prosedür bu’ deyip durdular. Aradan 2-3 saat daha geçti, en son güvenlik amiri yardımcısı ‘Şimdi seni karakola götüreceğiz’ dedi. Nedenini sordum, ‘Beni karakola götürebilmeniz için üzerimde para bulmanız lazım’ dedim. ‘Adam suç duyurusunda bulunur, bu ayrı mesele. Ama sen beni karakola götüremezsin, senin böyle bir yetkin yok’ dedim. Bunun üzerine ‘Yok ben şaka yaptım, katına gidebilirsin, işinin başına dönebilirsin’ dedi. Daha önce bir kadın işçiyi karakola götürmüşler, sabaha kadar orada tutmuşlar, güya terbiye ediyorlar. Haklarımı bilmesem beni de götürecekler.”
İkinci kez çıplak arama dayatması
Ardından çalıştığı kata dönüyor YK. Bir saat sonra departman müdürü, bir güvenlik görevlisiyle yanına geliyor ve YK’den güvenlik görevlisiyle aşağıya inmesini istiyor. İşçi aşağıya inerken görevli “Kadın soyunma odasına gidelim, üstünü arayacağım” diyor. YK bunu kabul etmiyor:
“Bir daha çıplak arama yapmak istediler! ‘Hayır, soyunma odasına gitmiyorum’ dedim. Doğrudan departman müdürünün odasına gittim. Bağırdım çağırdım, ‘Bu nasıl muamele, siz beni neyle suçluyorsunuz?’ diye. Yine ‘Prosedür böyle’ dediler.
Sinir krizi geçirdim. Onlar benim üstümü aramaya çalışırken üstümü başımı yırttım, ‘Alın size çıplak arama!’ dedim. Güvenlik amiri tekrar geldi, masada karşımda oturdu; ‘Sen hâlâ ne konuşuyorsun, sen taşeron firmadasın, ben seninle çalışmak istemiyorum, seni dışarı atacağım’ dedi. ‘O seni aşar, haddin değil, sen beni çıkaramazsın, bana bir dokunmaya kalk da bakalım neler oluyor’ dedim ben de. O sırada güvenlik görevlileri baktı ki ben artık kafayı yedim, ‘Tamam’ dediler, gittiler.”
Mesaisi bitene kadar departman müdürünün odasından çıkmıyor YK. Genel müdürlerle görüşmek istiyor ama hafta sonu olduğu gerekçesiyle görüştürülmüyor. Sonrasında evine gidiyor.
‘Otelin çevresinde bile dolaşma’
Pazar günü karakoldan ifadeye çağırıyorlar YK’yi. Karakola gidip ifadesine verirken turist müşterinin kendisinden şikâyetçi olduğunu öğreniyor. 3 bin doları bir çantaya koyduğunu, çantayı da kapının arkasındaki dolaba koyduğunu, temizlik işçisinin parayı çaldığını iddia ediyor turist. YK ise asıl kendisinin şikâyetçi olduğunu, çıplak aramaya ve iftiraya maruz bırakıldığını, kaybolan parayı hiçbir şekilde görmediğini vurguluyor.
Pazartesi günü otelin kapısına gidiyor ama otel yöneticilerinin hiçbiri kendisiyle görüşmeyi kabul etmiyor. Onunla çalışmak istemediklerini söylüyorlar. Ardından güvenlik amiri tarafından otelin dışına çıkarılıyor ve otel çevresinde dolaşmaması isteniyor.
“Ben de o sinirle karşı kaldırıma geçip bir video çektim ve tüm yaşadıklarımı anlattım. Yönetim benimle görüşmezse basını çağıracağımı ve burada bir basın açıklaması yapacağımı söyledim. Videoyu kendi departmanımın whatsapp grubuna attım.
Yaklaşık yarım saat sonra genel müdür ve yardımcısı geldiler. Onlara sanki haberleri yokmuş gibi durumu anlattım, haksızlığa uğradığımı söyledim. ‘Tamam’ dediler ve beni İnsan Kaynakları’yla (İK) görüştürdüler. İK’ye de olan biten her şeyi anlattım, bana dediler ki ‘Parmak izine bakacak polis. Sonucun çıkması bir ay sürer. Parmak izi meselesi netleşsin, sonrasında seninle konuşup bu sorunu çözeceğiz.’”
Başka kadınlar da çıplak aramaya maruz bırakılmış
YK’nin videoyu gruba atmasının ardından, daha önce otelde aynı muameleye maruz bırakılan bazı kadın işçiler YK’ye ulaşıyor. Biri, parmak izi sonucunun hemen çıktığını söylüyor. Bunun üzerine karakolu arıyor YK. Ve öğreniyor ki ne paranın olduğu çantada ne de çantanın konulduğu dolapta onun parmak izine rastlanmış. Polis, bu sonucun otel yönetimine de bildirildiğini belirtiyor.
YK, bunu öğrendikten sonra Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası yöneticileriyle birlikte otele gidiyor. Otelin genel müdürü, yardımcısı, iki güvenlik amiri, bir İK görevlisi ve çalıştığı departmanın müdür yardımcısı geliyor görüşmeye. YK, “Siz parmak izi sonucunun bir ayda çıkacağını söylediniz, oysa çoktan çıkmış, neden bilgi kirliliği yaratıyorsunuz? Ben burada mağdurum. Bana hırsız muamelesi yaptınız” diyor. Genel müdür yardımcısı ise “Evet, senden özür diliyoruz. Yanlış yaptık, seninle tekrar çalışmak istiyoruz. Sen de kabul edersen konuyu kapatalım ve sana bu muameleyi yapan kişiler hakkında gereken işlemi yapalım” diye konuşuyor.
Kabul ediyor YK. İki gün sonra departman müdürlerinden biri işten çıkarılıyor ve YK işe geri çağırılıyor. Ama katlara çıkarılmıyor, lobide çalıştırılıyor. Aynı akşam departman müdürü, “Yarın işe gelmiyorsun” diyor. Şaşırıyor YK. “Ama siz beni çağırdınız, zaten 10 gündür çalışmıyorum, mağdur edildim, yarın neden gelmiyorum?” diye soruyor. Yalnızca yarın gelmeyeceği, birkaç gün içinde yeniden çağrılacağı söyleniyor kendisine.
“Yarın oldu, ertesi gün oldu, çağıran yok. Sonra ben aradım. Dediler ki ‘Yoğunluğumuz olmadığından çağırmıyoruz.’ Ama taşeron firmadan dört kişiyi çağırmışlar. Beni çağırmıyorlar, oysa mağdur olan benim. Topu birbirlerine attılar. En son genel müdüre ulaştım. ‘Özrünüz kabahatinizden büyük. Beni akladınız, sonra tekrar mağdur ettiniz. Ya bugün bu işi halledin ya da yasal süreç başlatacağım’ dedim.
Yine de aramadılar, ben de onları aramadım. Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası’ndan yardım istedim, sağ olsunlar, yardımcı oldular. Otele ihtar çektiler ama bir dönüş olmadı. Biz de sosyal medyadan teşhir ettik, otel hakkında suç duyurusunda bulunduk ve otelin önünde basın açıklaması yapmaya karar verdik.”
‘İşçiler artık susmamalı’
YK ile Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası, bugün (30 Kasım Çarşamba), Ataköy’deki otelin önünde basın açıklaması yaptı. “Haberiniz var mı? JW Marriott Otel, çalışanlarına çıplak arama dayatıyor!” pankartının açıldığı eylemde, otel yönetiminin suç işlediği vurgulandı.
YK, hakkını sonuna kadar aramakta kararlı. “Amacım maddi bir kazanım elde etmek değil” diyor; “Bu sektörde işçiler sürekli böyle muamelelere maruz bırakılıyor. İşçilerin bu muameleyi kabul etmemesini, sendikayla hareket etmesini, taşeron ve yasa dışı çalışmanın teşhirini istiyorum. İşçiler susmamalı, cesaretle konuşabilmeli.”
Seval Öztürk- Kadın İşçi / 30.11.22