Fabrika örgütlenmesi ve mesleki eğitim
Kapitalist sistemin işçi sınıfına yönelik saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Düşük ücretler, güvencesiz çalışma, uzun çalışma saatleri, kıdem tazminatının gaspı, sendikal örgütlenmeye dönük saldırılar vb. işçi sınıfının önünde durmaktadır. Bu saldırılara örgütsüzleştirme ve sınıf bilincine yönelen ideolojik saldırılar eşlik etmektedir. Emeğine ve geleceğine sahip çıkmak isteyen işçi sınıfının tutması gereken yol, burjuvazinin karşısına örgütlü bir güç olarak çıkmaktır. Bu çerçevede işyerlerinde ve fabrikalarda kurulacak taban örgütlenmeleri önemli bir yerde durmaktadır. Emeğin korunması mücadelesi ve işçi sınıfının bilincinde yaratacağı ilerleme açısından taban örgütlenmelerinin (komiteler, meclisler, komisyonlar vb.) oynadığı rolü, sınıfın mücadele tarihine yazdığı deneyimler, son olarak Greif Direnişi ortaya koymuştur.
Devrimci öncü işçiler olarak, işçilerin fabrikalarda bölümlere dayanan komiteler üzerinden fabrika komiteleri oluşturarak mücadeleyi örgütlemeleri gerektiğini savunuyoruz. Fabrikada yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara karşı mücadelenin yanı sıra, fabrikadaki işçilerin devrimci sınıf bilincinin geliştirilmesinin de fabrika komitesinin görevleri arasında olduğunu söylüyoruz. Bu çerçevede, mesleki eğitim alanı ve örgütlenmesine ilişkin kimi vurgular yapmak istiyoruz.
Öncelikle, tanımladığımız komiteler fabrikadaki tüm işçilere seslenmek, kadrolu-taşeron, vasıflı-vasıfsız vb. ayrımlar yapmadan sınıfın ileri güçlerini çevresinde toplamak durumundadır. Komiteler cinsiyet, ırk, yaş, dil ayrımı yapmadan tüm işçilere açıktır. Fabrikadaki tüm işçilerin yaşadıkları sorunlar üzerinden onlara seslenir ve bu sorunlara dair politik-pratik mücadele hattı geliştirir. Kadın işçilerin, çocuk işçilerin, engelli işçilerin özgünleşen sorunlarını da bütünlüklü olarak ele alır, bu sorunlara ilişkin mücadelesini genel mücadele hattı ile ortaklaştırır.
Bu komitelerin fabrikalarda sayısı gün geçtikçe çoğalan çırak, aday çırak ve özellikle de stajyer işçilere dönük tutumu ne olmalıdır? İŞKUR üzerinden İşbaşı Eğitim Programları’na katılan arkadaşlarımızın sorunlarına ve örgütlenme ihtiyacına yaklaşımı ne olmalıdır?
Maddeleştirerek bu sorulara cevap verelim:
1) Fabrikalarda mesleki eğitim gören çırak, aday çırak ve stajyer işçiler fabrika işçileri ile aynı sorunları yaşamaktadır. Fabrikadaki tüm sorunların muhatabı olan mesleki eğitim öğrencileri, işçi adayları olarak sınıfın bir parçasıdır. Fabrikada geçirdikleri süre ya da fabrikada kalıcı olup olmamaları üzerinden değil, sınıfın bir parçası oldukları gerçekliği üzerinden hareket edilmelidir. Dolayısıyla fabrika ve bölüm komitelerine alınmaları gerekmektedir.
2) Fabrika ve bölüm komitelerinde yer alıp almamalarından bağımsız olarak, mesleki eğitim gören öğrencilerin özgün sorunları çerçevesinde politikalar geliştirilmelidir. Fabrikasında mesleki eğitim gören öğrencilerin olduğu her fabrika komitesi ya da fabrika çalışmasının görevleri şunlardır:
a) Mesleki eğitim gören öğrencilerin fabrikada yaşadıkları sorunlar tespit edilmeli, bu doğrultuda talepler formüle edilmelidir. “Eşit işe eşit ücret”, “sendikaya üye olma hakkı”, “angaryaya son verilmesi”, “mobbing ve baskının son bulması” vb. taleplerin yanı sıra fabrika özgülünde talepler formüle edilerek, mücadele hattı çıkarılmalıdır.
b) Mesleki eğitim gören öğrencilerin bu mücadelenin ana unsurları olmaları için çalışılmalıdır.
c) Mesleki eğitim gören öğrenciler ile işçiler arasındaki önyargıların kırılması ve bütünleşmenin sağlanması için eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
3) Mesleki eğitim gören öğrencilere dönük bu yaklaşımın kısa ve uzun vadeli hedeflerinin olduğu gözetilmelidir. Kısa süreli çalışsalar da, fabrika çalışmasına katılan öğrenciler üzerinden söz konusu fabrikanın örgütlenme komitesi, mesleki eğitim alanının sorunları ve fabrika içindeki örgütlenmesi üzerine politik açıklığa ve pratik deneyime sahip olacaktır. Stajyer işçilerin örgütlenmesi, kritik anlarda onların grev kırıcı olarak kullanılmasının önüne geçecektir. Diğer yandan, mesleki eğitim gören öğrenciler, fabrika çalışması içerisinde deneyim edinecek, sınıf bilinci kazanacaktır. Böylece onlara yönelik küçük yaşta edilgenleştirme politikası boşa düşürülecektir. Bu da toplamda işçi sınıfının kazanımıdır.
4) Fabrikalarımızda iş başı eğitim ve benzeri programlara katılan arkadaşlarımız, bizimle aynı işi yapmalarına rağmen, sadece kaza sigortası yapılarak ve İŞKUR’un düzensiz ücret ödemeleri ile çalıştırılıyorlar. Sendikaya üye olamayan bu arkadaşlarımızın sadece bir kısmı program sonrasında işe alınıyor. Yani arkadaşlarımız örgütsüz ve iş güvencesiz çalıştırılıyor. Bu açıdan, iş başı eğitimi alan arkadaşların temel talepleri, güvenceli, sigortalı çalışma ve sendikaya üye olma hakkı olmalıdır. Fabrika komitelerinin kapıları bu arkadaşlarımıza açık olmalı, sorunlarına yönelik politik-pratik mücadele hattı oluşturulmalıdır.
5) İş başı eğitim programları ile nitelikli ve ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamayı hedefleyen sermaye cephesi, mesleki eğitimi özendirecek adımlar atıyor. Sadaka diyebileceğimiz çeşitli yardımlarla kendi amaçlarını maskelemeyi hedefliyor. Örneğin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, iş başı eğitim programlarına katılan kadın işçilere 400 TL kreş yardımı yapılacağını açıkladı. Bu adım, çocuk bakımı sorunu karşısında yükseltilen nitelikli, ücretsiz kreş talebini boşa düşürmeyi amaçlamaktadır. Kaldı ki bu, aynı fabrikada çalışan kadın işçileri de yardım alan ve almayan olarak ayrıştıracaktır. Fabrika komiteleri böylesi adımlara karşı işçi sınıfının birliğini, genel talep ve çıkarlarını savunmalı, sermaye cephesinin mesleki eğitim alanındaki saldırılarını teşhir ederek, sınıfın bilincini geliştirmelidir.
Son olarak, devrimci öncü işçiler olarak, mesleki eğitim gören tüm sınıf kardeşlerimize, sınıf kavgamızın saflarına “hoş geldiniz” diyoruz.