Devrimci bir sınıf hareketi yaratma yolunda “emeğin korunması mücadelesi”, bununla birlikte “mesleki eğitim alanı” ayrı bir önem taşımaktadır. Devrimci sınıf hareketi, yaşadığı sistemi, mensubu olduğu sınıfı, neden mücadele etmesi gerektiğini ve nasıl edeceğini bilen, öncü devrimci işçiler ile yaratılır. Emeğin korunması mücadelesi denildiğinde, akla ilk elden çalışma koşullarının iyileştirilmesi gelmektedir. Fakat, emeğin korunmasını salt ekonomik-sosyal haklar ve çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi olarak ele almak doğru değildir.
Karşımızda son derece örgütlü ve çok değişik silahları ile işçi sınıfının karşısında duran bir sınıf, burjuvazi var. İşçi sınıfını sefalet koşullarına iterek varolan, sınıf bilincinin geriliği sayesinde iktidar koltuğunda oturan burjuvazi, sınıfın örgütsüzlüğünden güç alır. İster ki, işçi sınıfı haklarını savunmasın, siyasal sınıfsal bilinci gelişmesin.
Bu hedefle burjuvazi, işçiler arasına soktuğu rekabet, toplum üzerinde estirdiği şoven-milliyetçi rüzgar, vb. politikalarla sınıfı bölme çabasını sistematik olarak sürdürmektedir. Bunun sonucu, insani değerlerini yitirmiş, birbirine yabancılaşmış, fabrikasında-atölyesinde yanı başındaki arkadaşına hakaret edilmesine göz yuman işçiler-stajyer işçilerin yaratılması olmaktadır. Bu, burjuvazinin işçi sınıfına yönelttiği ideolojik saldırılar kadar, çalışma saatlerinin uzunluğu, fazla mesailer, kölece çalışma koşullarının sınıfın sosyal-siyasal bilincinde yarattığı erozyonlardan da kaynaklanmaktadır. Emek gücünün sınırsız sömürüsü, işçi sınıfını sefaletle birlikte kültürel dejenerasyona itmektedir.
Tüm bu saldırılara karşı çıkan, emeğin korunması uğruna örgütlenen ve kavgaya atılan işçilerin karşısına burjuvazinin siyasal iktidarı çıkmaktadır. Devletin tüm olanaklarıyla proletaryanın karşısına dikilen burjuvazi, kendi örgütlü mekanizmasını en yalın biçimde ortaya koymaktadır. Böylece bu mücadele, sınıfın siyasal ve sınıfsal bilincinin gelişmesinin ve burjuvazinin karşısına bir sınıf olarak çıkmasının zeminini oluşturmaktadır.
Devrimci öncü işçiler olarak bizler, emeğin korunması mücadelesinin, işçi sınıfının kendi iktidarını kurma hedefine giden yolda bir “okul” olma işlevini üstlendiğini biliyoruz. Dolayısıyla, emeğin korunması mücadelesini salt ekonomik, sosyal ve siyasal hakların kazanılması mücadelesi olarak görmüyoruz. Çünkü “Biz ücretli köleliği sınırlamaya değil, temelden yıkmaya bakarız. Emeğin korunması mücadelesini de böyle bir perspektifle yürütürüz. Dolayısıyla işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirme doğrultusunda sağladığımız her başarı, aynı zamanda işçi sınıfını burjuva egemenlik ilişkilerine karşı, kapitalist sistemin kendisine karşı mücadeleye kazanmanın da bir basamağı ve olanağıdır bizim için.”
Emeğin korunması mücadelesine bu bakışla yaklaşan biz devrimci öncü işçiler, bu mücadele içinde mesleki eğitim alanının tuttuğu yere dair düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz:
* Meslek ve teknik liselerden fabrikalarımıza staj görmek için gelen öğrenci kardeşlerimize bizlerle aynı iş yaptırılmakta, her türlü angarya iş omuzlarına yıkılmaktadır. Not tehditleri ile ağır baskı ve mobbinge uğramaktadırlar. Burjuvazi, sınıfımızın bir parçası olan bu kardeşlerimizi küçük yaşta edilgenleştirmekte, haklarını aramalarının önünü kesmektedir. Sendikaya üye olamamakta, burjuvazi tarafından grev kırıcı olarak kullanılmakta, böylece sınıf bilinçleri daha gelişme aşamasındayken kötürümleştirilmektedir. Çıraklık için de bu durum geçerlidir. Mesleki eğitim gören kardeşlerimizin genel ve özgün sorunlarına karşı mücadele etmek, onların taleplerini mücadele programımıza katmak, geleceğin işçi kuşaklarının sınıf bilincini kazanması açısından elzemdir.
* Stajyer ve ML-MYO mezunu işçi arkadaşlarımız nitelikli işgücü olmaları nedeniyle fabrikalarda kritik noktalarda çalışmaktadırlar. Bunu 2015 Metal Fırtına’da somut olarak gördük. Emeğin korunması mücadelesi içinde onların sınıfsal-siyasal bilinçlerinin gelişmesini önemsemeli, mücadele saflarına çekecek politikalar geliştirmeliyiz.
* Çıraklık, çocuk işçiliğin yasal adı olarak yürürlüktedir. Günümüzde 14 yaşındaki çocukların fabrikalarda çalıştırılması öngörülmektedir. Ancak çocuk işçilerle aynı işi yapmalarına karşılık, mesleki eğitim aldığı öne sürülen çıraklar ile gerçek çocuk işçilik istatistikleri gizlenmektedir. Ayrıca aday çıraklık adıyla 9-14 yaş arasındaki çocuklar, çıraklarla aynı statüye konulmaktadır. Emeğin korunması çerçevesinde, çocuk işçiliğe ve gizli çocuk işçilik olan çıraklığa, aday çıraklığa karşı mücadele edilmelidir.
* Ayrıca, mesleki eğitim denildiğinde, aklımıza yalnızca stajyer genç işçiler gelmemelidir. Sermaye devleti için ucuz emek gücünü karşılamanın bir diğer projesi de İşbaşı Eğitim Programıdır (İEP). Nasıl ki stajyer genç işçilere 8 ay boyunca sigorta primsiz, sendikasız, mobbing altında çalışma dayatılıyorsa, İEP’li işçiler de 3, 6, 9, 12 ay denilerek, kapitalistlere ucuz emek gücü olarak aynı haklardan mahrum çalıştırılıyor. Mesleki eğitim alanının bir başka başlığı da İEP’dir. Eğitim adı altında emekleri sömürülen işçilerin kadroya alınması, kullan-at işçilik demek olan İEP vb. gibi programların son bulması için mücadele edilmelidir.
Mesleki eğitim adı altında burjuvazinin yürüttüğü emek sömürüsüne karşı çıkarak, politeknik eğitim diye tanımladığımız maddi üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesi anlayışını savunmalıyız. Kuşkusuz biz de hedeflediğimiz düzende, sosyalizmde, nitelikli işgücünü politeknik eğitimle yaratacağız. Ancak bunu hiç de milyonların emeğinin çalınarak bir avuç asalağın zenginleşeceği bir düzen için değil, tam tersine, ihtiyaçlarımızın daha az emek ile daha insani koşullarda üretilebilmesi için örgütleyeceğiz.