İşçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıların en önemli ayaklarından biri olan BES soygunu 2017 yılının başında hayata geçirilmişti. Milyonlarca emekçi otomatik bir şekilde, tercih yapma imkanı tanınmadan Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) dahil edilmişlerdi. 2 ay içerisinde ise ayrılma hakları tanınmıştı. Bu da bilinçli bir hileydi. Çünkü, bir kere dahil edildiklerinde işçilerin kendi inisiyatifleriyle BES’ten çıkmayacaklarına inanıyorlardı.
Onların bu rahatlığının gerisinde işçi sınıfı ve emekçilerin örgütsüz oluşu yer alıyordu. Yanı sıra, 15 Temmuz sonrası estirilen kirli propaganda ile işçi sınıfının kendi gelecekleriyle ilgili karar veremeyeceklerini, yaratılan siyasi atmosferin etkisiyle “milli” meselelerin emekçiler adına daha öncelikli olacağını düşünmüşlerdi. Ayrıca BES’i övmek için yapılan propagandaların da etkili olacağını düşünüyorlardı.
Ancak sermaye ve AKP’nin bu beklentisi boşa çıktı. Açıklanan rakamlara göre BES’e dahil edilenlerin yarısından fazlası BES’ten çıktılar, “patronları BES’lemeyeceğiz” dediler. Bu tablo karşısında sigorta şirketleri adına yapılan açıklamalar şahsında böyle bir sonuç beklemediklerini itiraf ettiler. İşçilerin örgütlülüğünün bu kadar zayıf olduğu bir dönemde ortaya çıkan bu durum, işçilerin hak bilincinin hiç de zayıf olmadığını gösteriyor. İşçiler henüz yeterli bir düzeyde ve güçte olmasa da emeklerine sahip çıkıyorlar.
İşçi sınıfının iradesi “milli irade” sayılmıyor mu?
İşçi ve emekçiler kendi tercihleriyle BES’i reddettiler, onaylamadılar. Demokrasi nutuklarının atıldığı bir dönemde işçiler kendi onayları olmadan BES’e dahil edilmeyi kabul etmediler. İşçiler demokratik haklarını kullanarak tercihleri dışında, anti demokratik bir şekilde dahil edildikleri BES’ten çıktılar. Sahte kamplaşmaların bu kadar fazla olduğu bir zaman diliminde işçiler bir nevi iş yerlerinde sandık kurdular ve büyük oranda BES’i kabul etmiyoruz dediler. Ancak demokrasi nutukları atmayı, demokrasi nöbetleri tutmayı sevenler, sürekli “milli irade”den bahsedenler işçilerin bu iradesini tanımıyorlar. İşçilerin özgür iradesi yok sayılmak isteniyor.
BES’ten cayma oranı en çok da patronları telaşlandırdı. Şimdi başka bir çözüm bulmaya çalışıyorlar. İşçi ve emekçileri zorla BES’te tutmanın yollarını arıyorlar. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı ve Anadolu Hayat ve Emeklilik A.Ş. Genel Müdürü Mehmet Uğur Erkan’ın, cayma hakkını kullanarak sistemden çıkan katılımcıların, sisteme yeniden dahil edilmesine yönelik olarak alınacak önlemler konusundaki görüşleri, muhtemel mevzuat düzenlemelerinin içeriği konusunda ciddi ipuçları içeriyor. Erkan’a göre, BES’e otomatik katılım ile giriş yapıp cayma hakkını kullananların her iki yılda bir sisteme tekrardan dahil edilmesi planlanıyor. Erkan “BES’ten kaçış yok, yapmadan olmaz” diyor. BES’i en çok özel sigorta şirketlerinin istiyor olması bu alanın ne kadar kâr getirecek bir yatırım alanı olduğunu bilmelerindendir.
Şimdi iki yılda bir işçileri zorla BES’e dahil ederek yıldırmayı ve böylece kabullendirmeyi amaçlıyorlar. Kısaca bu düzende siyaset nasıl sürdürülüyorsa işçi sınıfına saldırılar da öyle yapılıyor. 7 Haziran olmadı mı; iptal! 1 Kasım’da seçim yenilenir. Referandumda işler sıkıntıya mı girdi, bir el çabukluğuyla sonuçlar değiştirilir. Şimdi de işçi ve emekçiler BES’i istemedikleri halde 2 yılda bir BES’e dahil edilecekler. Kısacası, bu düzende her şey hile ile yapılıyor.