“Şiir nasıl yazılır?” diye sorar Mayakovski. Sonra arkadaşının intiharı üzerine, acısını katık ede ede şiir ile karşılık verir bu soruya. Yesenin Mayakovski’ye “Elveda dost, elveda”yı damarını açarak, kanıyla yazmıştı. İntiharından önce son dizelerinden birini kaleme alarak.
“Şu yaşamda yeni bir şey değil ölmek
ama o kadar yeni sayılmaz yaşamak da.”
Mayakovski yaşamı eline alır ve cevap verir.
“Yarınlardan koparıp
almalıdır mutluluğu insan.
Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yepyeni bir yaşama başlamak.”
Devrimci şair Mayakovski
Yepyeni bir yaşama daha 14’ünde adım atmış Mayakovski. Onca şiir ve intiharıyla tartışma bıraksa da ardında, mücadele dolu yaşamı sosyalist değerlere bağlılığı haykırmaktadır.
Gürcistan’da bir orman bekçisinin çocuğu olarak dünyaya gelir Viladimir Konstantinoviç. Okumayı çok sever “Don Kişot”la tanıştıktan sonra. Jules Verne’den başlayarak hayal dünyasını geliştirecek bir çok yazarı okur. Evlerine gelen politik gazeteleri yutar gibi okur aynı zamanda. 18 Ekim 1905’te ünlü bolşevik Bauman öldürülür ve çara karşı kitlesel eylemler olur. Mayakovski bu eylemlere katılır.
“Birey!
ne saçma şey!
bireyin sesi hafiftir, cıvıltıdan bile.
kim işitir onu?
karısı mı?
belki.
tabii o da,
çarşıda değilse.
Parti!
milyonlarca sesin oluşturduğu
bir kasırgadır bu!”
Öğrenci evlerinde tartışmalardan, sokaklarda savaşmaya varana dek bir çok şey ilgisini çeker Mayakovski’nin. “Dökümhane” adıyla çıkan işçi şairlerin oluşturduğu bir dergiden de etkilenerek yazmaya başlar. Yazmaktan önce Partiyle tanışır. Mayakovski Konstantin adıyla 14 yaşındayken Bolşevik partiye girer. Katıldığı eylemlerden dolayı okuldan atılır ve bir süre sonra örgüt propagandası yapmaktan evi basılır. Bu esnada örgütsel döküman olan not defterini yutar. 15 yaşında 12 ay bir hücreye kapatılır, hapisten çıktıktan sonra Moskova resim ve heykel okuluna kaydolur.
“Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
haydi!”
Yüreğini ruh ile çalıştıran Mayakovski, Ekim Devrimi’nin ardından her alanda sanatını devrim için seferber eder. “Sanatın Bolşevikleri” Ekim Devrimi üzerine konferanslar verir. Film senaryoları kaleme alır, roller oynar. İç savaş yıllarında propaganda şiiri yazar. Sınırlı imkanlar yüzünden mukavva klişelerin üzerinde çoğaltılarak sergilenen şiirlerdir bunlar.
***
“Ne olur,
ne olur, yalnızca BİR toplantı yapın!
Bütün toplantıları kaldırma toplantısı!”
Mayakovski 1920’de Lenin’e bazı şiirlerini gönderir ve Lenin bunları beğenmez. Sonraki bir dönemde ise “Toplantıya gönül verenler” şiiri üzerine 1922’de Maden İşçileri Birliği’nin toplantısında Lenin şu yorumu yapar.
“Ben onun şiir kabiliyetinin hayranlarından değilim, bu alanda yetkimin olmadığını kabul etmekteysem de durum budur. Ama uzun süredir politik ve yöneticiliğim süresince bu kadar hazzı hiçbir şekilde duymamıştım. O şiirinde yapılan alıntılarla esaslı bir şekilde alay etmekte ve toplantılar, durmadan toplantılar yaptıkları için komünistleri alaya almaktadır. Bunda şiir değerinin ne durumda olduğunu bilmiyorum, ama politikaya gelince söylediklerinin büsbütün isabetli olduğunu temin edebilirim” (İşte Lenin, Krupskaya, İnter yayınları)
1925’te Komsomol Merkez Komitesi’nin çocuk teşkilatı olan Pioner yayın organı olarak çıkarılan Pionerskya Pravda adlı çocuk gazetesinin kurucuları arasında yer alır. Bu gazetede pek çok şiiri yayınlanır.
Şiirin işçilik olduğunu savunan ve hayatıyla bunu gösteren Mayakovski, “yeni”nin peşindedir. Bunun bir süreç olduğunu vurgular. Sanatın toplumsal yaşamdaki yerine yapılan vurgu nesneleşen dünyaya bir reddir.
“Şiir bir üretimdir. Şiir çalışması yapmak, yalnızca şiirsel yapıtları incelemek değil, yeni üretim süreçleri yaratmaktır. Malzemelerde ve yöntemlerde yenilik yaratmak şiir yazımı için zorunludur. Dize yaratıcısı, sanatında ustalaşmak, şiir için birikim sağlamak üzere uğraşını gün be gün sürdürmelidir. İyi bir çalışma defteri tutmak, bu defterden nasıl yararlanılacağını anlamak, aşınmış ölçülerle eksiksiz şiir yazmayı becermekten daha önemlidir. Salt şiirli sigara çakmakları yapacağım diye koskocaman şiir fabrikalarını harekete geçirmeye gerek yoktur. Ekonomik olmayan şiirsel saçmalıkların üretimine karşı çıkmak gerekir. Toplumsal buyruğu doğru anlayabilmek için şairin olup bitenlerin arasında olması gerekir. Toplumsal buyruğu en iyi biçimde yerine getirebilmek için sınıfınızın öncüsü olmanız, sınıfınızla birlikte savaşımı tüm cephelerde sürdürmeniz gerekir. Sanatın politik olmadığını söyleyen o miti paramparça etmeniz gerekir. Rastlantıyı, beğeni değişikliğini, değerlerin öznelliğini ancak sanata bir üretim olarak yaklaştığınızda ortadan kaldırabilirsiniz. Üretim işini, teknik süreç denen şeyi kendi içinde bir amaç olarak görmemelisiniz. Ne var ki şiir çalışmasını yararlı kılan şey, bu üretme sürecinin ta kendisidir. Şiirin içinde bulunduğu gündelik koşulların gerçek bir sanat yapıtının yazılmasında öbür etkenler ölçüsünde ağırlığı vardır. Biz sol cephenin şairleri şiirde yaratıcılığı sağlayan gizlerin yalnızca bizim elimizde olduğunu söylemedik hiçbir zaman; ne var ki bu izleri açığa çıkarmaya çalışanlar, yaratıcılık sürecini göz boyayıcı bir dinsel-sanatsal kutsallık havasına bürünmekten kurtarmak isteyenler de yalnızca bizler olduk…”
Mayakovski 1917 Ekim Devrimi’nden sonra yaptıklarının yanı sıra, Halk Eğitim Komiserliği’nde görev aldı. “Toplum Sanatı” adlı dergiyi yönetti ve tüm sovyetleri dolaşarak şiirlerini okudu. 1918’de, “Devrime Övgü” ve “Sol Marş” adlı uzun şiirlerini yazdı. 1924’te Lenin’in ölümünden sonra “Vladimir İliç Lenin” (Lenin destanı) isimli yapıtını yazdı.
“Işıklı gelecekte
Parti mahkemesinin huzuruna
çıkarsam, şiir söyleyen
dolandırıcıların, karaborsacıların, dalkavukların
karşısında
kaldıracağım
Bolşeviklerin parti kitabı olarak
yukarıya ışığa
Partiye sadık yüzlerce kitabımı”
Mayakovski, onca tartışmaların içerisinden aşka ve kavgaya bağlılığını haykırır. Mayakovski'nin hayat serüveninde tartışmasız olan tek nokta Ekim Devrimi’ne, yeni insana, sosyalizme bağlılıktır. Sorularla başladık Mayakovski’yi anmaya, sorularla devam edelim. Işıklı geleceğin yollarında “aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi?” diye sormuştu. “Bütün varlığıyla yalnız serçe parmağını sıktığı” Lili’ye ve Brikler’e bırakarak tüm şiirlerini, yaşamına son verdi.
“Yaşamalıyız Yesenin, kimi zaman ölmek daha kolay olsa bile... Yaşamalıyız” demişti Sergei Yesenin’in intiharının ardından. Yaşamalıyız Mayakovski yaşamalıyız... Ve yaşıyorsun bugün mücadelemizde...
G. Umut