Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle “Kadın ve Demokrasi Buluşması” gerçekleştirdi. “Evet, kadın varsa demokrasi var” temalı buluşmaya T. Erdoğan da katıldı.
KADEM’in 'Evet' kampanyası dahilinde gerçekleştirilen buluşmada Erdoğan da bir konuşma yaptı. Kadınların ve gençlerin olmadığı bir demokrasinin sürdürülemez olduğunu belirten R. Tayyip Erdoğan, devamında şunları söyledi; “Kendi kişisel siyasi hikâyemdeki başarımın sırrını bir cümleyle özetleyin derseniz, kadınları demokrasiyle, siyasetle buluşturmayı başarmış olmamdır derim.” Erdoğan’ın iddia ettiği üzere, kadınları siyaset ile ne kadar buluşturmuş olduğunu meclisteki kadın milletvekilleri sayısına bakıp öğrenmek yeterli. Mecliste toplam milletvekili sayısı 549, kadın milletvekili sayısı ise 80. AKP’de kadın milletvekillerinin oranı %10.73, MHP’de %7.69, CHP’de %15.04, HDP’de ise %37.93. 1 kadın milletvekili de bağımsız. AKP’de 317 milletvekili içerisinde 34 kadın var. Erdoğan’ın iddia ettiğinin aksini kanıtlıyor bu veriler.
Tayyip Erdoğan konuşmasının devamında kadın bedeninin ve emeğinin metalaştırılmasının modern kölelik olduğunu söylüyor. Duyan da der ki, Erdoğan kapitalizmi yeni keşfetmiş, binyılların oturmuş zihniyeti olan kadınların ikinci sınıf muamele görmesinin de henüz farkına varmış. Erdoğan işçilere ve emekçilere dayatılan modern köleliği cümlelerinde ansa da, bu düzenin devamını sağlamakla görevli olan birisi olarak ikiyüzlüce davranıyor.
Erdoğan KADEM’in etkinliğinde “Bizim kadınlarımızın haklarını, hukuklarını korumak için dışarıdan model almaya, tercüme yapmaya, kopya çekmeye ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimizde ve kültürümüzde kadın haklarını istediğimiz istikamette geliştirmeye yönelik felsefi ve fiili her türlü örnek mevcuttur.” sözleriyle konuşmasını bitirdi. Son olarak “kadınlara yönelik şiddete karşı olduğunu” ve “buna tevessül eden olursa karşısında önce onu bulacaklarını” da ekledi. Tayyip Erdoğan, sanki kadının kahkaha atmasına, hamile gezmesine karışan, şort giyerse tekme atan, gece tek başına yürüyorsa tecavüz eden ve kadını suçlayan, ekonomik krizde ilk olarak kadın işçileri işten atan, güvencesiz ve daha düşük ücretlerde çalıştıran, her ay yüzlerce kadını katleden bir düzenin cumhurbaşkanı değil de uzaydan gelmiş bir konuk gibi konuşuyor. Her şey bir kenara sadece AKP’nin 14 yıllık iktidarı süresince ayrımcılığın ve gericiliğin katmerleşerek arttığı verilerle ortadadır. Taciz, tecavüz, şiddet ve katliamlar ile ilgili haberlerin verilmediği tek bir gün yok. Gözaltına alındığında, cezaevinde devlet şiddetini de çok boyutlu yaşıyor kadınlar. AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaşta da bedelin en ağırını emekçi Kürt kadınları ödüyor. HDP en yüksek kadın milletvekili sayısına sahip, ama AKP’nin demokrasisi sadece kendine olduğundan eş başkanları ve milletvekillerini tutukluyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerini yasaklıyor. Sonra da Tayyip Erdoğan çıkıp sözüm ona kadın haklarını savunuyor ve kadınların demokraside yer alması gerektiği laf salatasını yapıyor.
Biliyoruz ki, gerici iktidarın kadın hakları üzerinden diline doladığı söylemlerin arkasında referandumda 'Evet' oyu alabilme gayesi yatıyor. Ancak emekçi kadınların laf salatasına karnı tok. Zira emekçi kadınlar bu düzende acının ve sömürünün çifte kavrulmuşunu yaşıyor ve neyin gerçek, neyin yalan olduğunu gayet iyi biliyor.
U. Aze