8 Mart işçi ve emekçi kadınların dünyanın dört bir yanında sömürüye, eşitsizliğe, baskı ve şiddete karşı tepkilerini dile getirdikleri, özgür ve eşit bir dünya için sokaklara döküldükleri bir direniş günüdür.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Amerikalı dokuma işçisi 40 bin kadının 8 Mart 1857’de daha iyi çalışma koşulları için başlattıkları ve azgın bir devlet terörüne maruz kaldıkları grevlere atfen, 2. Enternasyonal’e bağlı 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisiyle 1910’da kabul edilmiştir.
Burjuvazinin içini boşaltmak için sarf ettiği tüm çabalara rağmen, kadın sorununun sistem sorunu olduğunu görmezden gelen ve onu erkeğe karşı mücadeleyle sınırlayan burjuva feminist dalgaya rağmen, işçi ve emekçi kadınlar 8 Mart’ı yaratan değerlere ve mirasa sahip çıkıyor, 8 Mart’ı tarihsel ve sınıfsal özüne uygun olarak kapitalist sisteme bir başkaldırı, bir mücadele günü olarak kutluyorlar. Dünyanın dört bir yanında kadın işçi ve emekçiler özgür ve eşit bir dünya için sokaklara dökülüyorlar.
Son yıllarda kadın hareketi dünya çapında yükseliyor, yaygınlaşıyor, kitleselleşiyor. Dünyanın birçok ülkesi kadın grevlerine, kadın yürüyüşlerine, büyük çaplı, kitlesel kadın eylemleri ve protestolarına sahne oluyor. Kadınlar ağır sömürü ve çalışma koşullarının, sosyal yıkım saldırılarının, yoksulluğun ve işsizliğin yanı sıra aşağılanmaya, köleliğe, taciz ve tecavüze, kadın cinayetlerine karşı adeta ayağa kalkıyorlar.
- İzlanda’da ücret eşitsizliğine karşı grev yapan kadınlar eşit işe eşit ücret talebini kazanırken, İtalya’da ve İsviçre’de 20 bin işçi kadın, eşit işe eşit ücret talep ederek yürüdü.
- İspanya’da “kadın grevi” 5 milyon emekçinin buluşmasına tanıklık etti.
- Amerika’da Trump’ın cinsiyetçi söylemleri karşısında sokakları uzun süre terk etmeyen milyonlarca kadının Amerika’nın 600’den fazla kentinde sürdürdükleri protesto eylemleri 75 ülkede yankı buldu. Brezilya’da yüzbinlerce kadın, cinsiyetçi ve ırkçı söylemleri nedeniyle faşist başkan Bolsonaro’nun adaylığını “Onu değil!” şiarı altında protesto etti.
- Polonya’da kürtaj karşıtı yasaya karşı yapılan kadın grevi, yasa tasarısının geri çekilmesini sağladı ve bu talep birçok ülkede de büyük yankılar yarattı. İtalya’da, Dominik Cumhuriyeti’nde ve Şili’de on binlerce kadın kürtaj hakkı için yürüdü.
- Kadına yönelik çok boyutlu şiddet ve kadın cinayetlerinin yaygınlaşmasına karşı, “Ni Una Menos! (Bir kadın daha eksilmeyeceğiz!)” şiarıyla Arjantin’de kadın grevi örgütlendi. Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesi kadın eylemlerine sahne oldu.
- Şili’de kadınlara eşitlik ve cinsiyetçi eğitime karşı Santiago’daki yürüyüşe 80 bin kişi katıldı.
- İran’da zorunlu örtünmeye karşı “Beyaz Çarşamba” eylemlerini gerçekleştirdiler.
- Güney Kore’de 70 bin kadın soyunma kabinlerine takılan kameraları protesto ederek yürüyüş düzenlerken, ağustos ayında bir politikacının tecavüz nedeniyle açılan davada serbest kalması başkentte 20 bin kadını sokağa döktü.
- Amerika’da McDonald’s’ta çalışan isçiler işyerlerinde yaşanan cinsel tacize karşı 6 büyük şehrinde greve gitti.
- İsrail’de iki genç kadının aile içi şiddette öldürülmesini protesto etmek için grev günü ilan edildi, gösteriler düzenlendi. Hindistan’da 5 milyon kadın cinsiyet eşitliği için 620 km insan zinciri oluşturdu.
- Tüm kazanımların hedef tahtasında olduğu Türkiye’de kadınlar ağır sömürü koşullarında ve dinsel gericiliğin ağır kuşatmasına rağmen alanlara çıkıyor, kitlesel protestolu gösteriler düzenliyor, düzene kafa tutuyorlar.
İşçi ve emekçiler emperyalist kapitalist sistemin yapısal ürünü olan ekonomik krizin, savaş ve saldırganlık politikalarının, siyasal gericiliğin damgasını vurduğu bir süreçten geçiyor. Sömürü, baskı, şiddet ve yoksulluk büyüyor.
Bunlardan hem sınıfsal hem de cinsel kimliklerinden ötürü en fazla etkilenen emekçi kadınlar oluyor. Tüm dünyada emekçi kadınların yaşama ve çalışma koşulları ağırlaşıyor. Baskı, eşitsizlik ve çifte sömürü daha da derinleşiyor, kadına yönelik şiddet tırmanıyor, kadın-erkek ücret eşitsizliği devam ediyor. Küresel kapitalizmin krizi sonucu işsizlik artarken, güvencesiz çalışma yaygınlaşıyor. Emperyalist hegemonya mücadelesinin ve etnik çatışmaların yaşandığı bölgelerde kadınlar ve çocuklar savaşın bedelini göçlerle, yoksullukla ve cinsel şiddetle en ağır şekilde ödemeye devam ediyorlar.
Günde bir doların altında bir gelirle yaşayan 1,3 milyar kişinin yüzde 70’i kadın. Açlıktan etkilenenlerin yüzde 60’ını da kadın ve kız çocukları oluşturuyor. Savaştan kaçanların yüzde 80’i yine kadınlar ve ona bağlı olarak çocuklardan oluşuyor.
Bu çok yönlü eşitsizlikler ve hak yoksunluğu, kadınların yaşadığı acılar ve ezilmişlikler, kadın kitleleri arasında hoşnutsuzluğu besliyor, kadınların özgürlük ve kurtuluş özlemini büyütüyor. Tam da bu nedenle kadınların öfkesi kendini cinsel bir meta, ucuz emek gücü ve ücretli köle, aile kurumunun hizmetçisi olarak gören kapitalizme yöneliyor. Tüm dünyada 8 Mart’ta çağrısı yapılan ‘kadın grevleri” bunun bir göstergesidir.
Kadının kurtuluşunun yolu bu düzeni hedefleyen mücadelelerden ve elbette bu düzenin ortadan kaldırılmasından geçiyor. Nasıl ki özel mülkiyetin ve sınıfların ortaya çıkması kadın cinsinin tarihsel yenilgisi olduysa, bunların ortadan kalkması da onun kurtuluşunun ön koşuludur.
İşçi ve emekçi kadınlar, eşit, özgür, sömürüsüz bir dünya için örgütlü mücadeleye!
Enternasyonal EKK
Mart 2019