Soruyu sorarak başlayalım: Sınıf çalışmasında darlığımızı nasıl aşacağız? Sınıf çalışması alanında kapsamlı bir birikimimiz var. Ne var ki, sınıf çalışmasının darlığına ilişkin yazıların çoğunda bu birikimden yeterince yararlanılamadığı ifade ediliyor.
Yalnızca teorik değil, teoriyi ete kemiğe büründürecek pratik birikime de sahibiz. Bunlarla birlikte Alaattin Karadağ gibi “sınıf bilinçli proleter” yoldaşlarımız da var. Burada Alaattin yoldaş hakkında yeni bir şey söylenmeyecek. Alaattin yoldaş ölümsüzleştikten 1 ay sonra yayınlanan “Alaattin Karadağ yoldaş üzerine... / 1 - Yaşamı ve ölümüyle partiyi onurlandıran komünist” başlıklı yazının “Kitlelerle bağ kurabilme yeteneği” bölümünde yazılanlardan aktaracağız sadece.
“Kendimi bildim bileli işçi olduğum için sınıfla bağ kurmak bana zor gelmedi”
Yazıda ilkin Alaattin yoldaşın sözlerine yer veriliyor:
“Yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir partimizin saflarında örgütlü bir komünist olarak sınıf mücadelesinin içindeyim. Yaşadığım süreç beni çok olumlu bir şekilde geliştirdi. Kendimi bildim bileli işçi olduğum için sınıfla bağ kurmak bana zor gelmedi. Üretim alanından kurduğum ilişkiler bana yeni yeni olanaklar sunuyor ve ilişki ağını geliştiriyor. Ben özünde bir işçi, devrimci bir işçi olarak şunu daha da net anladım. Önemli olan sosyalizmi, sınıf partisini, öncü işçi kavramlarını militanca ezbere bilmek değil, onun hayattaki karşılığını hissetmek ve işçi kitlelerine onların gündelik ve genel yaşantılarında karşılığını hissettirmek ve yakıcı bir ihtiyaç olduğunu kavratmaktır...”
Ardından onun sözleri üzerine değerlendirme yapılıyor:
“Çalıştığı fabrikalarda sıradan işçilerle, hele de gerici siyasal eğilimlerin etkisindeki işçilerle bağ kurmak yeteneğinin nereden geldiğini bu sözler üzerinden görebiliyoruz. Hapislik sonrası dönemdeki sınıf çalışması esnasında, işyerine götürdüğü bildiri ya da bültenleri dağıttığını gericiliğin etkisindeki işçiler bilmekte, ama hiçbir biçimde sorun etmemektedirler. Yoldaş onlarla siyasal konularda devrimci kimliğini gizlemeksizin rahatça tartışabilmektedir.
Bunun bir yanında yoldaşın bir işçi olarak kendisini işçilere kolay sevdirmesi varsa, öte yanında da işçi sınıfının en geri düzeyde bile içgüdüsel olarak gösterebildiği olumlu, sağlıklı sınıf davranışının bir yansıması var. İşçiler, siyasal eğilimleri ne olursa olsun, kendileriyle aynı üretim ve sömürü ortamını paylaşan birini kendilerinden saymak ve sahiplenmek eğilimindedirler. Devrimci bir işçi olarak sizin gizli işler yaptığınızı, yasadışı materyaller dağıttığınızı bilirler, ama bunu dışarıya yansıtmazlar birçok durumda. Bir proleter dayanışmasıdır bu. Devrimci bir proleterin sergilediği güven verici davranışların sıradan proleterler üzerinde yarattığı etkinin getirdiği bir bağlılık ve dayanışmadır bu. Yoldaşın raporlarında verdiği ayrıntılar bunu bize ayrıca somut olarak göstermektedir.
Bir proleterin kendini çalıştığı fabrikada çok sevdirmesi ile, o işçileri politize etmesi ve devrimci mücadele çizgisine kazanması yine de iki farklı şeydir, bunları karıştırmamak gerekir. İkincisi doğal olarak fazlasıyla zor bir iştir. Fiili mücadele ve eylem ortamı olmadıkça da buradan gelen güçlükleri aşmak kolay değildir.”
Yazının devamında Alaattin yoldaşın sınıf devrimcilerinin asıl sorumluluğunu anlatan şu sözleri aktarılıyor:
“Günü gününe 12-14 saat sınıfın içerisindesiniz. Fabrikanız bazında işçi sınıfının arayış içerisinde olduğunu, bir şeylere, birilerine güvenmek istediğini görüyor, gözlemliyor ve yaşıyorsunuz. Küçük kazanımların nasıl da işçileri kaynaştırdığını görüyorsunuz. Bununla birlikte egemen sınıfın kültürü altında olduklarını, terörle, baskıyla, işsizlikle, din tacirleriyle sindirilip susturulduklarını görüyorsunuz. Ve bu egemen sınıfın, yani asalak burjuva sınıfının muhakkak yok olması gerektiğini, bunu yıkacak olan motor gücün yine de bu susturulmuş, sindirilmiş, arayış içerisinde olan işçi sınıfı olduğunu ve sizin de hedefinizin bıkmadan usanmadan bunu bu işçi kitlelerine anlatmak ve kavratmak olduğunu görüyorsunuz...”
Önemli olan teoriyi ete kemiğe büründürmektir
Alaattin yoldaş yazdığıyla, söylediğiyle örtüşen yaşamıyla teoriyi ete kemiğe büründüren bir yoldaştır. “Sınıf bilinçli bir proleter” olarak da örnek alınması ve aşılması gereken bir yoldaştır. Bu yüzden O’nun ifadelerini tekrarlamakta yarar var:
“Önemli olan sosyalizmi, sınıf partisini, öncü işçi kavramlarını militanca ezbere bilmek değil, onun hayattaki karşılığını hissetmek ve işçi kitlelerine onların gündelik ve genel yaşantılarında karşılığını hissettirmek ve yakıcı bir ihtiyaç olduğunu kavratmaktır...”
H. Ortakçı