AKP-MHP işbirliği ile geçen yıl çıkarılan Suriye’ye karşı savaş tezkeresinin süresi, 4 Ekim’de doluyor. Bir gün bile tezkeresiz kalmak istemeyen Ankara’daki savaş kundakçıları, meclis açılır açılmaz konuyu gündeme getirdiler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla dün TBMM’ye sevk edilen tezkere, bugün görüşülmeye başlayacak. Görünen o ki, -BDP-CHP ret oyu vereceklerini açıklamalarına rağmen- dinci-Amerikancı AKP ile faşist-Amerikancı MHP koalisyonuyla tezkerenin süresi bir yıl daha uzatılacak.
Savaş çığırtkanlarının başı AKP
Emperyalist saldırganlık ve savaşın başını çeken ABD bile savaş tezkeresini oylamayı ertelemişken, İngiltere meclisi ise savaşa karşı tutum almışken, AKP iktidarının bu kadar savaş hevesli olması, dünya tarafından ibretle izleniyor.
İçe dönük saldırgan icraatları had safhaya vardıran dinci-Amerikancı iktidar, komşu halklara karşı saldırgan/yayılmacı politikalarında ısrarlı görünüyor. Öyle ki, ABD’nin bile Suriye’ye saldırmayı göze alamadığı bir konjonktürde, Tayyip Erdoğan’la müritleri ısrarla savaş istiyorlar. Öyle bir gözü dönmüşlükle hareket ediyorlar ki, iflas eden/ölü dış politikalarını ihya edebilmek için, Suriye’nin NATO füzeleriyle yerle bir edilmesini talep edebiliyorlar.
“Kimyasal Tayyip”in gerekçesi kimyasal…
TBMM’ye sunulan tezkerenin gerekçesi, “Suriye'de rejimin kimyasal silah kullanması ve bunun Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdit...” şeklinde açıklanıyor.
“Kimyasal Tayyip” tarafından sunulan tezkerenin dayandırıldığı gerekçe, temelden çürüktür. Zira Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına dair hiçbir kanıt yok ortada. BM heyetinin de böyle bir tespiti bulunmuyor.
Ancak AKP iktidarı tarafından desteklenen cihatçı katillerin kimyasal silah kullandıklarına dair çok sayıda veri var ortada. Rusya söz konusu verileri BM Güvenlik Konseyi’ne sunmuştu. Ayrıca Suriye’de çalışan bağımsız gazeteci, insan halkları savunucusu ve din görevlileri de, silahlı çetelerin kimyasal silah kullandıklarına dair ikna edici verileri, objektif haberler veren RT Arabic, Al Mayadin gibi uydu kanalları aracılığıyla dünya kamuoyuna sundular.
Kimyasal silahların cihatçı çetelere Türk devleti tarafından sağlandığına dair de güçlü kantılar var. Bu kanıt ve iddiaları Baas yönetimiyle ilgisi olmayan, hatta ona muhalif olan kişi veya kurumlar da teyit ediyor. Rusya başta olmak üzere bazı devletler de, kimyasal sevkiyatında Türkiye'nin rolü olduğunu açıkça dile getirdiler.
Belli ki, AKP şefleri, Suriye’deki savaşın bitmesinden çok korkuyorlar. Zira o zaman cihatçı katillerin suç ortağı olduklarını gizlemeleri kolay olmayacak. Bundan dolayı olsa gerek, histerik bir şekilde savaş istemeye devam ediyorlar.
Kim kimi tehdit ediyor?
AKP şefleri, “Suriye rejimi Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor” nakaratını utanıp sıkılmadan tekrarlayıp duruyorlar.
Türk devletinin desteklediği, eğittiği, silahlandırdığı cihatçı çetelerin, gelinen yerde Türkiye halkları için de bir tehdit oluşturdukları bir gerçek. Reyhanlı’daki vahşi katliamda görüldüğü üzere, bu tehdit vahim boyutlara da ulaşmıştır. Ama bunun sorumlusu Suriye rejimi değil, doğrudan doğruya Ankara’daki dinci-Amerikancı rejimdir.
Suriye rejiminin Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğine dair hiçbir veri bulunmuyor. Ama Suriye’deki yıkıcı savaşı derinleştiren ÖSO çeteleri ile cihatçı katillerin Türk devleti tarafından çok yönlü destek gördüklerini tüm dünya biliyor. AKP iktidarı Suriye için olası bir tehdit değil, 2.5 yıldan beri yıkıcı savaşta dolaysız bir taraftır.
Halklara karşı işlenen suçların hesabı, bir gün mutlaka sorulur. Savaş tezkeresi isteyenler de bunun farkındalar. Bundan dolayı savaşı bir ‘kurtuluş’ olarak görüyorlar. Fakat ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, hesap verme korkusuyla yaşadıkları kabuslardan kurtulamayacaklar.