10. Karaburun Bilim Kongresi "Sermayenin doğası: Soykırımlar, Katliamlar, Savaşlar" şiarıyla bugün İzmir Tepekule Kongre Merkezinde başladı. Her sene Karaburun’da gerçekleştirilen kongreye bu sene, temasında yer alan “1915 Ermeni ve Süryani soykırımı” ifadesi nedeniyle Karaburun Belediye başkanı destek vermedi. Kongre 2-6 Eylül arasında gerçekleştirilecek.
Kongrenin açılış konuşmasını Karaburun Bilim Kongresi Düzenleme Kurulu Üyesi Arşt. Gör. Aydın Arı yaptı. Arı, dokuz yıl boyunca ülke gündemindeki can yakıcı pek çok konuyu tartışmaya açtıklarını söyleyerek başladığı konuşmasına bilim, akademi, iktidar, doğa, kapitalizm, mücadeleler, dayanışma ve toplumsal cinsiyet konularını gündeme taşıdıklarını belirterek devam etti.
Arı sözlerinin devamında şunları söyledi. “Ülkemizin en can yakıcı sorunlarından biri olan Kürt sorununun nedenleri ve çözüm yolları da yaptığımız kongrelerde ele aldığımız başlıklardan biriydi. Bu konuyu tartışmaya açma çabamız kimi rahatsızlıklara yol açsa da kongreyi Karaburun’da yapmaya devam edebildik. Ta ki, bu yıla kadar... ‘Ermeni meselesini’ tartışmaya açma isteğimiz Kongreyi İzmir merkeze taşımak zorunda kalmamızla sonuçlandı.”
Katliam, kıyım, soykırım, tehcir, büyük felaket...
Arı, katliam, kıyım, soykırım, tehcir, büyük felaket ne denirse densin bu topraklarda bir zamanlar yaşayan kadim halklardan biri olan Ermenilerin bugün olmadıklarını belirtti. “Bir kez daha tekrarlamak isteriz ki; resmi ideoloji çarpıtsa da, unutmaya zorlasa da insanlık unutmaz. İnsanlığın yaşadığı acıların en ağırlarından birini, 100’üncü yılında unutmamak, unutturmamak ve tüm yönleriyle yeniden tartışmak bu topraklarda yaşayan devrimcilerin, bilim insanlarının, entelektüellerin ve buna tanıklık etmiş tüm halkların insanlığa karşı en büyük sorumluluklarındandır” sözleriyle Ermeni soykırımının yaşandığının bir kez daha altını çizdi. Arı, eleştirel bilimciler olarak en önemli görevlerden birinin ihtiyaç duyulan yeni bir paradigmanın inşasında etkin bir özne olarak yer almak olduğunu vurguladı. Egemen paradigmanın kurucularının “sermayenin doğasını” tartışmaktan her zaman kaçındıklarına dikkat çekti. “soykırımlar, katliamlar ve savaşları” eleştirel bir yaklaşımla yeniden tartışmaya açmak gerektiğini ifade eden bu kongrede bunu yaptıklarını dile getirdi.
Arı son olarak şunları söyledi: “Dokuz yıl boyunca bize ev sahipliği yapan Karaburun Yarımadası’nı yalnızca bir Kongre mekânı olarak değil; bir toplumsal isyan mekânı, daha da önemlisi işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin bilgisinin kolektif olarak üretildiği tarihsel bir mekân olarak gördüğümüzü sayısız ortamda defalarca ifade ettik. Karaburun Belediye Başkanlığı’nın bu sene kongreye karşı takındığı bilim dışı, ötekileştirici tutumu Karaburun’un taşıdığı tarihsel anlamlarla karşıtlık içerisindedir. Kongrenin ilk yılından itibaren özdeşleştiği Karaburun’dan ayrılmak zorunda bırakılması hem Karaburun’a hem de bugüne dek kongreyi var eden tüm bileşenlere karşı yapılmış büyük bir haksızlıktır. Kongreyi bu yıl Karaburun’da gerçekleştiremedik bu bize dert oldu ama bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar şiarıyla kongremizi var etmeye devam edeceğiz bu da burjuvaziye ve onun ideologlarına, akademisyenlerine, siyasetçilerine ve de Karaburun Belediye Başkanı’na dert olsun.”
Açılış konuşmasının ardından sırasıyla TTB adına Fatih Sürenkök, TMMOB adına Melih Yalçın, Eğitim-Sen Genel Sekreteri Sakine Esen, SES Genel Sekreteri Birsen Seyhan, Eğitim Sen İstanbul, Ankara ve İzmir şubeleri adına konuşmalar yapıldı.
"Soykırımlar, Savaşlar, Katliamlar"
Konuk konuşmacıların ardından oturumlara geçildi. "Soykırımlar, Savaşlar, Katliamlar" konusuyla kongrenin ilk oturumu yapıldı. Nevzat Onaran "1915'den Kamp Armen'e" başlıklı sunumuyla ilk konuşan oldu. Onaran şunları ifade etti: "Bir tarafta TC vatandaşı olan Ermenilere ait Kamp Armen'i bir tarafta TÜRGEV'in mülklerini görüyoruz. Bugün Kamp Armen'de bir grup genç Ermeni devrimci yaşamı filizliyor. 22 Mayıs ve 26 Haziran 2015'te 'Soykırımın Belgesi Kamp Armen' sloganları atıldı. Bu gaspın sistematik bir devlet politikası olduğu çok açıktı. Bizim talebimiz Ermeni, Alevi, Kürt, Laz herkesin eşit koşullarda yaşamasıdır. 1897 Paramaz Manifestosu 2015 Türkiye’si için hala geçerlidir."
Geçmişin ağır yükünden kurtulma çabası
Ardından konuşan Av. Fethiye Çetin ise, “İnsanlığa karşı suçlar; hükmetmenin kurucu ve koruyucu aracı” başlığıyla söz aldı. Çetin şunları söyledi: “Tarihin geçmişin ağır yükünden unutma ve yasaklama yoluyla kurtulma ve arınma çabasıyla doludur. 1915'e ilişkin olarak ebediyen unutma siyaseti ve yasaklar hakim oldu. Ancak bu yasa ve yasaklara rağmen arzulanan ebedi unutuş bir türlü gerçekleşmiyor. 31 Mart 1899 Ermenilerin maruz kaldığı Adana katliamında yaşanılan süreçle, 1915'ten sonraki süreç aynıdır. Ermenilerin adalet arayışı gayri ahlaki söylemlerle ret ediliyor. Üstelik bu durum yaşanan acıların ne olduğu ile ilgili değil hukuki boyutla ilgilidir. Türkiye iki tez üzerinde duruyor. Bir tanesi 'soykırım tanımı 1915'te tanımlanmış bir suç olarak ortaya konmamıştı', diğeri ise soykırımın ispatı için kasıt unsuru gereklidir. Uluslararası suçların bir devletin imha, vahşet gibi davranışlarını önlemek amacıyla ortaya çıkmıştır.”
Devlet şiddeti ve savaşların psiko-sosyal sonuçları
Kongrenin devamında Türkcan Baykal, “Devlet şiddeti ve savaşların psiko-sosyal sonuçları” adlı bir sunum gerçekleştirdi. Baykal konuşmasında şunlardan bahsetti: “Devlet şiddetinin içine ne girer diye sorarsak, yapısal, kültürel, direkt şiddet, bireye, doğaya, belli bir gruba ve topluma uygulanan şiddet gibi tanımlar girer. İç savaşlar genelde insanlar üzerindeki bir savaştır. Toplumun lider sembollerine yöneliktir. Toplum için anlamı olanlar hedef alınır. Zulüm ve şiddet yoluyla ötekileştirme, korku, boyun eğdirme ve iktidarın tesisinin sürmesi amaçlanır. Türkiye’de silahlı çatışmada 36 bin insan öldü, 3 milyon insan zorunlu sürgün yani göç ettirildi ve 3 milyon kişi faili meçhule yada faili belliye gitti. İnsanlar şiddetten ve devlet teröründen çeşitli travmalar yaşıyor. Yaşananlar karşısında suskun kalmayalım. Devlet terörünü tanık olduğumuz ve yaşadıklarımızı anlatalım ki devlet, kendini, uyguladığı şiddeti ve terörü meşrulaştırmasın.”
Oturumda son olarak Nuray Sancar “Siyasetin ‘başka’ aracı olarak süren savaş ve barışı inşa etme” başlıklı konuyla ilgili konuştu. Sancar, Barış Bloku Eş Sözcüsü olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasına, savaşların nedenleri üzerinde durarak devam etti. İktidarların “savaşlara” ihtiyacı olduğunu ifade eden Sancar, Suriye ve Ortadoğu politikaları üzerine ve Türkiye’nin o bölgelerdeki emperyalist emellerinden söz etti. Sancar, Barış Bloku’nun hedeflerinden ve taleplerinden bahsederek, bloka destek çağrısı yaptı. Oturumların ardından soru-cevap bölümüyle kongrenin ilk günü sona erdi.
Kızıl Bayrak / İzmir