Alman sermaye devleti uzun süredir demokratik hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmeyi hedefleyen adımlar atıyor. Polis devletini tahkim edecek ve polis şiddetinin önünü daha fazla açacak yeni yasal düzenlemeler yapıyor. Bu politikanın somut uygulamalarından biri bu adımlara karşı olan güçlerin dün yaptıkları kitlesel eyleme yönelik saldırganlıkla hayata geçirildi.
Yakın zamanda Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) eyaletinde yürüyüş ve toplantı özgürlüklerini rafa kaldırmayı amaçlayan yasa önergesi eyalet hükümeti tarafından parlamentoya sunuldu. Eyalet yönetimini elinde bulunduran CDU ve FDP sözcüleri tarafından yapılan açıklamalara göre, söz konusu yasa tasarısının, yaz tatili başlamadan önce eyalet parlamentosunda kabul edilmesi ve hemen uygulamaya geçirilmesi hedefleniyor.
Sanayi proletaryasının ve anti-faşist geleneğin en güçlü olduğu, aynı zamanda Almanya’da en çok göçmen nüfusunu barındıran NRW eyaletinin pilot bölge seçilmesi ve ilk adımın burada atılmak istenmesi tesadüf değil. NRW, yerli ve göçmen ilerici, devrimci örgüt ve kurumların en örgütlü oldukları, ayrıca yoğun olarak faaliyet yürüttükleri bir eyalettir. Her türlü toplantı, yürüyüş, ifade özgürlüğü hakkını rafa kaldıracak olan faşist yasa ilk olarak bu eyalette uygulamaya konularak, toplumun nabzı yoklanmak istenmektedir. Yasayı püskürtecek kitlesel bir tepki ortaya çıkmazsa, yasanın tüm Almanya çapında gündeme getirilmesi planlanmaktadır.
Kapitalist tekeller ve Alman sermaye devletinin hizmetinde olan Anayasayı Koruma Örgütü’nün (Alman iç istihbarat teşkilatı) her yıl yayınladığı kapsamlı raporlarla zemini hazırlanan polis devleti yasaları, asıl olarak devrimcileri ve yükselen sınıf hareketini hedeflemektedir. Bu yasalarla sermaye sınıfına karşı işçi ve emekçilerin her geçen gün yükselen mücadelelerinin önü alınmak, özellikle gençliğin damgasını taşıyan toplumsal tepkiler bastırılmak istenmektedir.
Düsseldorf yürüyüşü toplumsal direncin ifadesidir
Yasanın eyalette gündeme getirilmesi üzerine, toplumsal muhalefetin geniş kesimleri, asıl olarak da devrimcilerin, ilericilerin ve anti-faşistlerin çabalarıyla bir inisiyatif oluşturuldu. Dünkü eylem, Revolutionärer Jugendbund ve BİR-KAR’ın da içinde yer aldığı örgütler tarafından oluşturulan inisiyatifin “Toplantı ve yürüyüş hakkını yasaklayan yasaları durduralım” çağrısıyla örgütlendi.
Eyalet başkenti Düsseldorf’taki merkezi gösteri için miting alanı olarak, şehir merkezinde bulunan DGB (Alman Sendikalar Birliği) binası önüne izin alınmıştı. Fakat katılımın beklenenden çok olacağı öngörüldüğü için, miting alanı nehir kenarındaki yeşillik bir alan olan Rheinwiesen’a kaydırıldı. Etkinlik alanı saat 13.00’dan itibaren, ezici çoğunluğu gençlerden oluşan ve her rengin temsil edildiği binlerce insan tarafından dolduruldu. Etkinlik S. Castro ve Tenor tarafından seslendirilen politik rap dinletisiyle başladı. Ardından, etkinliği düzenleyen kurumlar adına açılış konuşması yapıldı. Sonrasında ise, polis yasalarına karşı aktif faaliyet yürüten bağımsız avukatların oluşturduğu komiteden bir temsilci konuştu.
Saat 14.30’da gençlik, çevre, anti-faşist, anti-kapitalist, enternasyonalist bloklar halinde oluşturulan kortejler harekete geçti. Normalde planlamaya göre, şehir merkezinden geçen bir güzergahta yürünecek ve parlamento binası önündeki mitingle eylem sonlandırılacaktı. Hiç susmayan sloganlar eşliğinde coşkulu ve militan bir havada devam eden yürüyüşün daha başlangıcında, Alman polisi saldırgan tutumlarla eyleme tahammülsüzlüğünü sergilemeye başladı. Özellikle yürüyüşe blok olarak katılan Antifa gurubu polisin provokatif müdahalelerine hedef oldu. Polis, grup içerisinden eylemcileri koparıp almak amacıyla saldırmaya başladı. Toplumsal muhalefetin bütün renklerini içinde barındıran etkinliği dağıtmak için baştan sona bu ve benzeri her yola başvurdu.
Polisin planlı provokatif saldırıları çok geçmeden amacına ulaşarak, yürüyüş kortejlerinde kopmalara yol açtı. Deyim yerindeyse, düzenin icazet sınırları içerisinde “daha insancıl bir kapitalizm” için “mücadele” eden reformist sol liberaller ile devrimcileri ayrıştırdı. Polisin daha ilk saldırısında reformist güçler hızla alanı terk etmeye başladılar. Eylem alanını terk etmeyen ve büyük bir çoğunluğu göçmen örgütlerin oluşturduğu güçler, polisin hiç kesilmeyen saldıranlarına kararlı direnişleriyle, yer yer polisle cepheden çatışarak cevap verdiler. Özellikle RJ’li genç komünistler, polisin saldırılarına karşı militan devrimci bir duruş sergileyerek, etkinliğe yönelik saldırıyı cepheden püskürtmeye çalıştılar. Polisin biber gazlı, coplu saldırılarına defalarca maruz kalan genç komünistler bir adım geri adım atmayacaklarını, her şart altında direneceklerini ortaya koymakta bir an tereddüt göstermediler.
Polisin kesintisiz olarak süren saldırıları, yürüyüşe katılan kitlenin zaman uzadıkça dağılmaya başlaması ve en sonunda Antifa gurubunun polis tarafından çembere alınması ile sonuçlandı. Polis tarafından yapılan anonslarla yürüyüşe devam edilmesi çağrısı, kitlenin attığı coşkulu sloganlarla ve çembere alınan anti-faşistlerin serbest bırakılması talebiyle reddedildi. Polisin bu aşamada yoğunlaşan saldırılarından onlarca devrimcinin yanı sıra basın çalışanları da nasibini aldı.
DPA (Alman Basın Ajansı) tarafından yapılan açıklamada görevini yapan iki basın çalışanının polis tarafından darp edildiği ve yaralandıklarını açıklandı. Ajans polisler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve dava açacağını dile getirdi.
Polisin saldırgan tutumuna karşı başından sonuna kadar direnen ve alanı terk etmeyen RJ’li genç komünistler, radikal çevre hareketi Ende Gelände ve devrimciler gece yarısına kadar eylemlerini sürdürerek, polisin çembere aldığı anti-faşistlerle dayanışmayı sürdürdüler. Kimlik bilgileri alınan anti-faşist eylemciler bu dayanışmacı tutumun bir sonucu olarak tek tek serbest bırakıldılar. Yetmişe yakın kurumun imzacısı olduğu etkinliğe çevre örgütlerinden gençlik ve kadın örgütlerine, yerli ve göçmen devrimci kurumlardan avukatlara, barış inisiyatiflerinden sol liberal partilere çok çeşitli çevrelerden geniş bir katılım sağlandı. Bütün etkinlik boyunca pankartları, bayrakları ve sloganlarıyla tepkilerini ortaya koyan devrimci kurumlar polis devletini tahkim etme yasalarına karşı direneceklerini yansıttılar.
Polisin planlı ve azgın saldırılarıyla engellenmek istenen gösteriye ilişkin bugün bir açıklama yapan “Versamlungsgesetz Stoppen! Grundrechte erhalten!” İnisiyatifi, “Polisin dün ortaya koyduğu saldırgan tutumun, gelecekteki felaketlerin kapsamı ve çapının neler olabileceği konusundaki gerçekleri ortaya koymuştur. Temel hak ve özgürlüklerimizi elimizden almaya çalışan bu uygulamalara karşı birlikte kesintisiz olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Yeni etkinliklerde buluşmak üzere.” şeklinde açıklama yaparak, mücadeleye devam edileceği mesajı verdi.
Başta gençlik örgütleri olmak üzere alandaki devrimci ve ilerici kesimler de bulundukları bütün alanlarda faşist yasalara karşı kesintisiz olarak mücadeleyi sürdüreceklerini, alanlarda olmaya devam edeceklerini belirttiler.
Kızıl Bayrak / Düsseldorf