NATO Türkiye’yi kimden koruyacak?

NATO şefinin yaptığı açıklamalar, komşu halklara karşı bir savaş hazırlığının işareti olabilir ancak. Gözünü yayılma hırsı bürümüş Türk burjuvazisi ve onun vurucu gücü AKP iktidarının “yeni Osmanlıcı” hayalleri dikkate alındığında, Türk sermaye devletinin emperyalist/siyonist güçler adına yeni çatışmalara hazırlandığı kanısı güçleniyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 25 Nisan 2013
  • 17:44

Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO dışişleri bakanları toplantısının ardından basın toplantısı düzenleyen NATO şefi Anders Fogh Rasmussen, “Türkiye’nin etkin bir şekilde korunması için planlarımız var” dedi.

Anders Fogh Rasmussen, NATO-Rusya Konseyi toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında da, “Türkiye'ye Patriot füzelerinin konuşlandırılması, NATO müttefiklerinin, Türkiye'nin savunması ve bu ülkeye yönelik tehditleri caydırma kapasite ve sorumluluğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.

Bölgede Türkiye’yi tehdit eden bir devlet bulunmadığı halde, Malatya Kürecik’e  füze kalkanı kuran savaş aygıtı NATO, hemen ardından Adana, Antep ve Maraş’a Patriot füze sistemleri yerleştirdi. Bu uğursuz savaş hazırlıkları bir kez daha gösterdi ki, NATO, bir savunma örgütü değil kelimenin gerçek anlamında bir savaş aygıtıdır.

Komşu ülkeler açısından kışkırtıcı olan bu adımların dinci-Amerikancı AKP iktidarı tarafından da istendiğini belirtmek gerekiyor. Bu savaş hazırlıkları ve NATO şefinin, “Türkiye’yi korumak için etkin planlarımız var” şeklindeki uğursuz açıklaması, kuşkusuz ki, hayra alamet değildir.

Türkiye’nin NATO tarafından etkin bir şekilde korunmaya muhtaç olması için, komşu ülkelere savaş ilan etmesi gerekiyor. Durduk yere hiçbir devlet Türkiye’ye saldırmayacağına göre, olağan koşullarda NATO’nun “etkin korumasına” ihtiyacı da yok demektir.

Hal böyleyken, savaş aygıtı NATO şefinin yaptığı açıklamalar, komşu halklara karşı bir savaş hazırlığının işareti olabilir ancak. Gözünü yayılma hırsı bürümüş Türk burjuvazisi ve onun vurucu gücü AKP iktidarının “yeni Osmanlıcı” hayalleri dikkate alındığında, Türk sermaye devletinin emperyalist/siyonist güçler adına yeni çatışmalara hazırlandığı kanısı güçleniyor.

Gelişmeler, savaş aygıtı NATO üslerinin sökülmesi ve tüm ABD üslerinin kapatılması uğruna anti-emperyalist/anti-siyonist mücadeleyi yükseltmenin öneminin giderek arttığına işaret ediyor. Gelinen yerde bölge halklarının geleceği, emperyalist/siyonist güçlere ve hem ülke içindeki hem bölgedeki dayanaklarına karşı yükseltilecek birleşik mücadelenin seyrine bağlı olacaktır.