28 yıldan bu yana Halepçe’nin anıları taze...

1988 Mart ayı boyunca Güney Kürdistan’ın 70 bin nüfuslu Halepçe kenti konvansiyonel silahlarla bombalanır. 16 Mart tarihinde ise BAAS rejimi Halepçe’yi kimyasal silahlar ile vurur. VX, Sarin ve Tabun gazlarının yanı sıra Birinci Paylaşım Savaşı’ndan kalma hardal gazı barındıran bombalar Irak Hava Kuvvetleri tarafından Halepçe halkının üzerine yağar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 16 Mart 2016
  • 13:30

"Her şey yerli yerindeydi ama bütün canlılar ölmüştü!"

 

Ortadoğu gibi emperyalizmin hegemonya savaşlarının en kritik bölgesinde yaşayan tüm halklar, sefalet ve açlık kadar katliamlara ve soykırımlara da alışıktır. Değişen güç dengeleri, tekelci sermayenin dönemsel ihtiyaçları ve çekişmeleri sürekli olarak yeni aktörler yaratır. Dün “kahraman” ve “dost” olanlar ertesi gün “terörist” ilan edilir. Katliamdan kaçan Yahudiler bir bakarsın Ortadoğu’nun yeni cellatları olmuş. Ya da dün “kızıl tehdit”e karşı beslenenler birden terörist olarak anılmaya başlanır... 

İşte bu değişen güç dengeleri arasında Kürt halkı, yakın tarih boyunca sayısız katliam ve zulüm yaşamış halklardan biridir. Özellikle bölgenin gerici sömürgeci devletlerinin topraklarına dağılmış Kürtler, bu devletlerin aralarında yaşadığı tüm sorunlara rağmen gerici bölge devletlerinin ortak düşmanı kabul edilmiştir. Türkiye, İran, Irak ve Suriye her dem Kürt halkına karşı işbirliğini korumuş, kirli ittifak gizli anlaşmalarla perçinlenmiş ve Kürt halkının Ortadoğu’da bir aktör haline gelmesinin önüne geçmek için görülmemiş bir vahşet sergilenmiştir. Bu katliamların en trajik olanı ise, insanlık tarihine bir büyük soykırım ve katliam olarak geçen Halepçe’dir.

Gerici rejimlerin kanlı hesaplaşması

Çok değil on yıl sonra ABD’nin baş düşmanı ilan edeceği Saddam Hüseyin, o dönemler ABD emperyalizmin sadık dostu ve müttefikidir. İran’a açtığı savaşı sonuna kadar destekleyen ABD, Saddam’ı türlü silahlarla donatır ve İran-Irak savaşında emperyalizmin teşviki ile bir milyon kişi hayatını kaybeder.

ABD’nin desteğini alan Saddam rejimi elindeki silahları yalnızca İran’a karşı kullanmaz. Celal Talabani ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin İran’ı desteklemesi nedeniyle BAAS rejimi Kürtlere ders vermeye karar verir.

1988 Mart ayı boyunca Güney Kürdistan’ın 70 bin nüfuslu Halepçe kenti konvansiyonel silahlarla bombalanır. 16 Mart tarihinde ise BAAS rejimi Halepçe’yi kimyasal silahlar ile vurur. VX, Sarin ve Tabun gazlarının yanı sıra Birinci Paylaşım Savaşı’ndan kalma hardal gazı barındıran bombalar Irak Hava Kuvvetleri tarafından Halepçe halkının üzerine yağar.

Birkaç saniye içerisinde 5 bin kişinin öldüğü 7 bin kişinin ise ağır yaralandığı kayıtlara geçer. Kimi kaynaklar ölü sayısının çok daha fazla olduğunu söylese de gerçek rakam hiçbir zaman ortaya çıkmaz.

Katliamın hemen ardından çekilen fotoğraflar ise yaşanan vahşeti gözler önüne serer. Bir anda gelen ölüm kimini yemek yerken, kimini çocuğuna sarılırken, kimini kahkahalarla gülerken yakalamış ve bu halde kaskatı kesilen bedenler günler sonrasında kente gelen gazetecileri dehşete düşürmeye yetmiştir.

Hemen ölecek kadar şanslı olamayanlar ise çok daha acılı bir ölüm -ya da yaşam- ile yüz yüze kalmıştır. Yaralıların büyük kısmı da katliamın ardından kenti terk etmeye çalışırken ya da saklandıkları mağaralarda hayatlarını kaybetmiştir.

Saldırını üzerinden geçen onlarca yıla rağmen özellikle hardal gazının halen daha kentte bulunduğu, yoğunlaşan gazın belli noktalarda toplanarak ciddi sağlık sorunlarına sebep olduğu biliniyor. Öyle ki Halepçe’nin suyu bile halen daha içilemiyor...

Tanıklar gözüyle Halepçe...

Katliamın gerçek boyutunu anlamak için sağ kalanların tanıklıkları çok şey anlatmakta. Katliam günü Halepçe yakınında asker olan Serbest Akoyan gördüklerini şöyle anlatıyor: “Katliamla birlikte avlularda, bahçelerde oynayan çocuklar artık cansız bedenleriyle yerde yatıyordu. Kadınlar merdivenlerden aşağıya inme fırsatı bulamadan can vermişlerdi. Anneler hiç ayrılmamacasına sarılmışlardı çocuklarına. Adeta bir fırtına kopmuştu. Nasıl da bir anda her şey ölüm sessizliğine gömülmüştü? Hayatta olduğum müddetçe bu anları unutmam mümkün değil. Halepçe’de yaşadığım tüm anılarım bir anda bir film gibi gözlerimin önünden geçerken yaşananları bir vahşet olarak nitelendiriyorum” (ANF)

Hacı Mahmut Muhammed Dalamberi ise 16 Mart’ı şu sözlerle anlatıyor: “8 uçak Halepçe’nin üzerine geldi. Her seferinde üçü vuruyordu. Kimyasal ve bomba atıyorlardı. Tüm hayvanlar insanlar caddede yere düştüler. Gözlerimle gördüm. Caddede o kadar çok insan vardı ki uçaklar geldiklerinde saklanamadılar. Hepsini öldürdüler. Bir kadının ayaklarının parçalandığını gördüm. Yardım edemedim.” (ANF)

Katliamın ardından Halepçe’ye ilk giden gazetecilerden olan John Simpson tanık olduğu vahşeti şöyle ifade ediyor: 

“Irak hava kuvvetlerinin bıraktığı bu gaz bombaları ani etki göstermişti. Bu bombalardan birinin düştüğü bir odada yemek yeniliyordu.

Herkes ölmüştü; ama her şeyin bir-iki saniye içinde gerçekleştiği belliydi. Yaşlı bir adam ekmeğini ısırırken ölmüştü. Bir başkasının ise gülümsemesi sanki bir fıkranın ortasında asılı kalmıştı.

Vücudu neredeyse bir çember gibi kıvrılmış, başı ayaklarına değen bir kadın görmüştüm. Giysileri kan ve kusmukla kaplı, yüzü dayanılmaz bir acıyla buruşmuştu.” (BBC Türkçe)

Türkiyeli bir gazeteci Ramazan Öztürk ise katliamın ardından gördüğü manzarayı şöyle özetlemişti: “Her şey yerli yerindeydi ama bütün canlılar ölmüştü!”

Katliam ile hesaplaşmak

Katliamın üzerinden yıllar geçti. İran-Irak savaşı geride bir milyonu aşkın ölü bırakarak ve galibi olmaksızın sona erdi. Ama Ortadoğu’da savaş durmadı! Emperyalistler her daim bir yolunu bulup bölgeyi kana buladı. Dün işbirliği yapılan Saddam bu kez terörist ilan edilerek ABD tarafından yeni katliamların bahanesi yapıldı. Gerici Saddam rejimini deviren ABD, Irak halkını bir başka gericiliğin ve vahşetin kucağına attı.

Saddam’ı idam ederek sözde cezalandıranlar daha işgal sırasında binlerce Iraklıyı katletti. Saddam’ı riyakarlıkla “suçlu”, “katil”, “kasap” ilan edenler özel savaş ordularıyla, son teknoloji silahlarıyla Ortadoğu halklarını yeni katliamların hedefi haline getirdiler. Afganistan’da, Libya’da ve birçok ülkede eski Saddamlar ile hesaplaşanlar, Suriye’de yenilerini yaratmak için ellerinden geleni yapmayı sürdürüyorlar.

Kısacası Halepçe’nin tetikçisi bizzat hamileri tarafından harcandı. Ama tetiği çektirenler halen görevlerinin başındalar. Ve yeni tetikçiler yetiştirmekten de geri durmuyorlar.