Rachel'den Ezgi'ye...

İnsanlığın vicdanı da İsrail vahşetine karşı direnişte!

Rachel'den Ezgi'ye ve isimsiz nicelerine; dünyanın vicdanı Filistin'in zeytinliklerini kanla suluyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 14 Eylül 2024
  • 08:00

Ayşenur Ezgi Eygi 6 Eylül’de işgalci İsrail ordusu tarafından Batı Şeria'da öldürüldü. Türkiye asıllı ABD vatandaşıydı. İsrail’in savaş suçlarına ortak olan Biden, “kaza kurşunu” dedi. Açıkladı detaylıca; “yerden sekmiş mermi”, “başka bir eylemciyi vurmak istemiş İsrail askerleri”. Sanki başka bir eylemciyi vurmak işgalcilerin hakkıymış gibi. Ayrıca “Etkin soruşturma istedi” ABD! Ve böylece bir infaz hikayesine dair ABD'nin misyonu tamamlandı. Geriye anlatılacak bir Ezgi hikayesi bir de Siyonist katillerin infaz dosyası kaldı.

Feza adlı Filistinlilerle dayanışma kampanyası kapsamında Filistin'e gitmişti. Uluslararası Dayanışma Hareketi (ISM) gönüllüsüydü Ezgi. Birleşmiş Milletler'den Uluslararası Adalet Divanı'na yasadışı olduğu tescilli “yerleşim” adı altında sürdürülen işgal ve teröre karşı eylemdeydi. “Evyatar” isimli yasadışı yerleşim birimini protesto ediyordu. Nablus'un Beyta'ya beldesine gittiğinde işgalci Siyonist ordunun da dikkatini çekti. Öyle ya, Filistinli olmayan bir kadının eylemde dikkat çekmeme ihtimali olabilir mi? O kadar drone, kamera ve keskin nişancının gözlemlediği eylemde tek ölenin Ezgi olması da tesadüf değil. Tek atışla kafasından vurulması da! “Seken kaza kurşunu” hikayesini uyduran Biden, güya katilleri korumaya çalıştı. 

Siyonistler, tarihte pek rastlanmayan türden soğukkanlı katillerdir. Çocuk, kadın, erkek, gazeteci, sağlıkçı ayrımı yapmadan sivilleri vurmakla ünlüdür. Çatışmada ıskalar ama bir eylemciyi vurması “kazayla” olamaz. Mesajı daha ne kadar açık verebilirler ki! Filistinlileri “böcek” görenlerin, dayanışma için Amerika'daki rahat yaşamını bırakıp geleni hedef almasına şaşmamak gerek. Gazetecileri, kameramanları hedef seçmesi gibi. 

Ayşenur Ezgi Eygi çift anadal yapan bir öğrenciydi. Okulu bitirip “mesleğiyle” destek vermek yetmedi Ezgi'ye, o katliama üzüldüğü kadar öfkelendi de. Arkadaşları anlatıyor, maddi destek kampanyalarına katılmanın, Washington'daki Filistin'e destek eylemlerini örgütlemenin ona yetmediğini.

Bu vesileyle ikiyüzlü katliam ortakları da çıktı piyasaya. Öyle ya, kendi “vatandaşları” öldürülmüştü! ABD'nin verdiği silahlarla bir ABD'linin öldürülmesi kabul edilemezdi. Türk sermayesinin de eline fırsat geçmişti, Siyonistler bu sefer bir Türk'ü öldürmüştü! Onlar için Ezgi’nin değeri kendi ülkeleriyle ilişikli olmasıydı. Öldürülen İtalyan olunca ses vermesi gerekmiyor ki! Ne de olsa Saray rejimi halen soykırımcı Siyonistlere hizmet ediyor. 

Ancak katliamcıları hem silahlandıran hem finanse eden ABD de o savaşın lojistik ticaretinden kar eden Türk burjuvazisi de Ezgi'nin katline ortaktır. Hem de en az tetiği çekenler kadar! Zira onların desteği olmasa, direnişin cesareti ve enternasyonal dayanışma karşısında tutunabilecek bir Siyonist ordu da olmazdı. Ne Gazze'de ne Batı Şeria'da tutunabilen işgalcilerin sivillere dönük katliamları, Filistin halkının kararlı direnişine duydukları histerik öfkenin yansımalarından biridir. Onlar, hastane bombalayarak girdikleri Gazze sokaklarından altyapısını tahrip ettikleri Batı Şeria'ya kadar her yerde direniş karşısında gerilerken, tahammülsüzlükleriyle Ezgi'nin yürekliliğini de hedef aldılar. 

Gazze'de katletmenin rahatlığını “Hamas terörü” ile meşrulaştıranlar, Batı Şeria içinse sansürü yeterli görüyor. Ancak, daha iki gün önce televizyonlara çıkıp sunum yapan katil Netanyahu'nun gösterdiği Gazze’deki operasyonları yansıtan haritada Filistinlilerin Batı Şeria'daki varlığının yok sayıldığı görüldü. Söz konusu haritada Ürdün'e kadarki Filistin toprakları İsrail haritasına dahil edilmişti. Şimdi işgalcilerin kaçak yerleşimlerle adım adım ilerlemesinin mantığını, Gazze'yi gösterirken Batı Şeria'da yapılanı görme vakti. 

Gazze'de Hamas var Batı Şeria'da yok ama bu durum Siyonistlerin katletmesinde hiçbir fark yaratmıyor. Siyonistlerin operasyonun ardından geri çekilmesine aldanmayın, altyapısını tahrip ederek yaşam alanını sabote ederek Filistinlileri göçe zorluyorlar. Kalanlar azaldığında yeniden geleceklerine şüphe yok ve bu sefer kalıcı olmayı hedefleyecekler! Toplu cinayetlerdeki sistematik artışın istatistikleri ortada. İsrail hiçbir yasadışı yerleşim yerinden geri çekilmediği gibi yenilerini inşa etmek için planlarını yapıyor. Parlamentodan daha yeni geçen kararları aslında Ezgi'nin de vurulma nedeniydi! Ve unutanlara hatırlatma; bir bakanı bile yasadışı yerleşim denen işgal bölgesinde yaşıyorsa, Siyonistlerin işgalci/yayılmacı hedefleri olduğu tartışılabilir mi?

Ezgi, Rachel Corrie'nin kız kardeşidir şimdi. 21 yıl önce Siyonist işgalcilerin kaçak yerleşim için ilerleyen buldozeri ezmişti Rachel'i. Siyonistler için öldürmenin yöntemi önemsizdi. Rachel içinse kendi yaşamı ölen Filistinlilerden daha yüce değildi. İki irade çarpıştığında Rachel'in bedeni ezildi ama kazanan onun yüreğiydi. Rachel'den mirası Ezgi devraldı bugün. Dünyanın vicdanına seslendi. Susmayın, göz yummayın!

Bir çağrı bu; ölümü kendi evinizde beklemeyin. Saf kötülük izlendikçe büyüyor zira.

***

Dün Yahudilerin katledilmesine sessiz kalmayan da bizdik bugün Arapların katledilmesine sessiz kalmayan da! Yarın Slav’ın, öbür gün kim bilir belki bir Asya halkının. Ancak bugün kapitalizmin savaş makinesi ölüm için hızlanıyor. Onlar daha çok kan istiyorken Ezgi bize de bir mesajdır. Ne yapıyoruz denklemi bozmak, konforlu muhalefeti aşmak için?

Düzenin sınırına hapsolduysak kıramadıysak zinciri, Ezgilere de binlerce Filistinliye de borçluyuz demektir. Savaşları durduracak olan güç şaltere uzanacak koldadır. Savaş makinası üretmekle kalmıyoruz, nerde ne işte çalışırsak çalışalım o savaşlara bütçe sağlıyoruz. ABD'nin, Avrupa'nın gönderdiği paralar nereden geliyor? İşçilerin vergilerinden, sömürdükleri ülkelerin zenginliğinden. Öyleyse suç bizim aynı zamanda! Yıkmadan ücretli kölelik düzenini kim bahsedebilir barıştan. Rachel Corrie'nin kaldığı evin küçük oğlundan dinlemiştim hikayesini. Bir Filistinlinin gözünde ABD'den gelip onlar için bedel ödemenin ne demek olduğunu gözlerinde okuyabilirdiniz. “Nehirden denize özgür Filistin!” dediğinizde sanki işgal o an bitmişçesine sevinebildiğini de! 

Rachel'den Ezgi'ye ve isimsiz nicelerine; dünyanın vicdanı Filistin'in zeytinliklerini kanla suluyor. Siyonistlerin buldozerlerle çiğnediği topraklar yeniden filizleniyor. Belki kanla beslenen zeytin ağaçlarının kökleri yavaşlatıyor işgalcileri! Ve onlar; gözünü kapatmak isteyene ışık, duymayana çığlık, ölüme karşı hayattırlar. Kendi canlarını katarak direnişi de insandan bağımsız “insanlığı” da var edenleri unutma! Biz bu gece vicdanıyla yalnız kalıp uykuya dalacaklar, borcumuzu unutma lüksümüz yok!

Gücümüz neye yeterse, belki İsrail’e silah taşıyan bir geminin kalkışını birkaç saat öteleyerek, belki dünyanın binlerce kilometre uzak bir meydanında biber gazı yiyerek, bir kişiye gerçek katilleri anlatan bir şiirle, belki sadece boynuna taktığın Filistinlilerin Kefiyesiyle! Zira direnişin yeri ve şekli değişir. Amerika'da taktığın Kefiye Almanya'da yasaklıysa oradan başlar direniş. Yeter ki rıza göstermeyelim işgalciye de ondan binlerce kilometre ötede bizi sömüren, özgürlüğü ücretle elimizden alan sisteme de...