"Arapların benim dış politikalarım konusunda bazı haklı şikâyetleri olsa da onların da anlamaları gereken bir hakikat vardır ki o da Amerika'daki Musevilerin tüm bilgilendirme ve propaganda mekanizmasını kontrol ettikleri, büyük gazetelerin, film endüstrisinin, radyo ve TV'nin, büyük şirketlerin bir güç olarak nazarı dikkate alınması gerektiğidir"
(Eski ABD Başkanlarından Richard Nixon’ın Başkanlığı sırasında yaptığı bir söyleşiden. Kaynak: Vikipedia)
Melissa Barrera, Meksikalı bir sinema oyuncusu. Sosyal medya üzerinden Filistin yanlısı bir tutum aldığı için Scream 7 (Çığlık) filminin kadrosundan çıkarıldı. Filmin Prodüksiyon şirketi, Barrera’nın paylaşımlarının “antisemitik” olduğunu iddia etti ve bu koşullarda kendisi ile çalışmalarının artık mümkün olmadığını bundan dolayı iş sözleşmesini sonlandırdıklarını açıkladı. Oysa ki paylaşımın içeriğinde antisemit anlam çağrıştırabilecek tek bir ima dahi yoktu. Lakin Gazze’de İsrail’in işlediği savaş suçlarına tepki gösterdiği için “kötü örnek” olmadan kellesi alınmalıydı yoksa şirkette işlerin kontrolden çıkması an meselesiydi.
Haberin duyulmasına sosyal medya üzerinden gelen tepkilerin ardından Filmin yönetmeni Chrıstopher Landon kendisine ait X hesabı üzerinden “Bu benim kararım değildi” diyerek bir paylaşımda bulundu ve daha sonra bu paylaşımı silmek durumunda kaldı. Barrera, prodüksiyon şirketinin tehditlerine pabuç bırakmamış ve tutumu konusunda milim geri adım atmayarak şöyle bir açıklamada bulundu: “Dışladıklarım yüzünden kabul edilmektense kabul ettiklerim yüzünden dışlanmayı tercih ederim.”
Bir başka Sinema Oyuncusu Susan Sarandon da katıldığı Filistin yanlısı bir yürüyüş sebebiyle menajerlik şirketi tarafından işine son verildi. Yine bilindik antisemitizm suçlamaları kullanılarak ırkçı uygulama gerekçelendirildi. Siyonistlerin soykırım suçuna tepki gösterenleri cezalandırmaya devam edecekleri mesajını vererek, sanat dünyasındaki aktörleri “üç maymunu” oynamaya zorlamak istiyorlar. Bunun için “linç” ve “işten atma” sopasını sallıyorlar. Ancak tüm zorbalıklara rağmen onurlu, başı dik duran sanatçılar var. Tıpkı Barrera gibi Sarandon da yaptığı açıklamayla: “Çocuklarınıza gerçekleri anlatın” diyerek bu saldırganlığı onaylamadığını ifade etti.
İsrail Siyonist lobisinin Hollywood üzerindeki bütün kudretine rağmen onurlu sanatçıların bu dik duruşlu tavırları dikkate değerdir. Bu duruş, Gazze’deki soykırıma alkış tutan Hollywood patronlarını fazlasıyla rahatsız ediyor.
***
Akla ziyan bir başka skandal Almanya da yaşandı. Her yıl Afrika, Asya, Latin Amerika ya da Arap ülkelerinden bir yazara verilen Alman edebiyat ödülü “LiBeraturpreis”a bu yıl Filistinli Yazar Adania Shibli layık görülmüştü. Shibli “Küçük bir ayrıntı” adlı romanıyla 1949 yılında İsrail askerlerince katledilmiş genç bir kızı anlatıyor. Her yıl düzenlenen Frankfurt Kitap fuarında (bu yılda 18-22 Ekim tarihleri arasında yapıldı) düzenlenmesi beklenen tören bir anda iptal edilmiş ve neden olarak da 7 Ekim de başlayan Hamas’ın saldırıları gösterilmişti. Daha sonra Kitap Fuarı Direktörü Jüergen Boss yaptığı açıklamayla bu konuya açıklık getirdi:
“Shibli, İsrail saldırılarını terör olarak nitelemiş ve Filistin halkının yanında olduğunu açıklayarak Hamas terörüne destek olmuştur.”
İptal edilen ödül törenini protesto eden birçok yazar ve yayın kuruluşu onurluca bir tavır almış ve fuarı terk etmişlerdi. Zira bir kitap fuarı direktörünün soykırımı desteklemesi gibi bir kepazelik tarihte görülmüş şey değildi.
***
İsrail’in savaş suçlarına ortak olanlar futbolcuları da hedef alıyor. Youcef Atal, Fransa 1.Lig takımlarından Nice’te forma giyen Cezayirli bir Futbolcu. Sosyal medya hesabından Filistin halkı için bir destek mesajı paylaştı. Fransa Futbol Federasyonu skandal bir karara imza atarak, Atal’ın 7 Maçtan men edildiğini, 7 yıla kadar hapis ve 100 bin Euro para cezası verilebileceğini açıklayarak çıtayı daha da yükseltti.
Nasır Mezravi, Almanya’nın Bayern Münih takımında forma giyen Fas kökenli Hollandalı futbolcu. O da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla Filistin Halkıyla dayanışmada bulunduğunu ifade etmiş ve bir anda tepkilerin odağı haline gelmişti. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Johannes Steiger futbolcunun kulüple ilişiğinin anında kesilmesi ve sınır dışı edilmesi gerektiğine hükmetmişti. Sermaye medyası günlerce Mezravi’yi hedef alan bir linç kampanyası yürütmüş, yaptığı manipülatif yayınlarla Filistin halkının Siyonist işgale karşı yürüttüğü mücadeleyi karalamaya ve bir “terör hareketi” olarak göstermeye çalışmıştır.
Celtic, sosyal adalet ve eşitlik üzerine kurulu ilkeleri ile bilinen İskoçya’nın en köklü Futbol Kulüplerinden biridir. 7 Ekim tarihinden beri istisnasız bütün maçlarında Filistin halkıyla dayanışmada bulunan Celtic taraftarları anında UEFA’nın hışmına uğradı. Kulüp verilen Para ve seyircisiz oynama cezalarıyla adeta yok edilmek isteniyor…
Siyonist İsrail rejimi daha mı güvende?
Sanat, edebiyat ve spor dünyasından onurlu tutum alan kişileri hedef alan bu iğrenç linç kampanyalarıyla ilgili daha pek çok örnek mevcuttur. Kurumların çoğunun başında emperyalist/Siyonist savaş çetesinin kuklalarının bulunduğunu gösteren bu ve benzer örnekler, sistemin kültür, sanat, spor gibi alanlarda faaliyet gösteren kurumlarının da iğrenç bir bataklık içinde yüzdüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Filistin halkıyla dayanışma amaçlı her türlü eylemi, etkinliği, fikri açıklamayı terörize eden ve 7-24 Filistin halkının çektiği acıları görmezden gelen manipülatif kuşatma, iş yerlerinde mobingler, işten çıkarmalar, vb. hayatın her alanında devam ediyor.
75 yıldır Filistin halkının topraklarını gasp eden, katleden, öz yurdunda parya muamelesi yapan Siyonist İsrail rejimi Gazze’yi cehenneme çevirerek kendini güvene almış mı oldu? Durum tersini gösteriyor. Zira bu ırkçı rejim hiç bu derece teşhir olmamış, bu kadar tartışmalı hale gelmemişti. Dünya halkları nezdindeki katliamcı kimliği bütün açıklığıyla deşifre olan Siyonist İsrail rejimi ve onun emperyalist ortakları, neredeyse iki aydır yakıp yıktıkları Gazze’de ne direniş hareketine ne de Filistin halkına milim geri adım attırmayı başaramadılar. İsrail devletinin giderek açığa çıkan katliamcı yüzü ve ilerici dünya halklarının büyüyen dayanışmasının da yarattığı atmosferde alınan geçici ateşkes kararı ve esirlerin takası da ilk etapta direniş hareketinin hanesine yazılacak bir kazanımlardır.