25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar alanlara çıktılar. Eylemlerde, gün geçtikçe artış gösteren şiddete, eşitsizliğe, yoksulluğa ve krize karşı tepkiler öne çıktı.
AKP iktidarı şiddetle birlikte tepkiyi de körükledi!
Kapitalizmin ürettiği kadına yönelik şiddette, din istismarcısı AKP döneminde ciddi bir tırmanma yaşandı. Erkek egemenliğini kutsayan politikalara, kadını aşağılayan söylemler eşlik etti. Yasal kazanımların tırpanlanması da bu saldırıları tamamladı. İyi hal indirimleri vb. gibi şiddete adeta davetiye çıkartan yasal düzenlemeler ve dinci gericilerin vaazları aynı amaca hizmet etti. Servet ve sefalet kutuplaşmasının her geçen gün boyutlanması ve yoksulluğun derinleşmesi de şiddeti tetikleyen bir rol oynadı. Tek adam rejiminin baskıcı politikaları şiddeti toplum ölçüsünde daha da tırmandırdı.
Özellikle Haziran Direnişi’yle birlikte kadınlara yönelik baskı ve saldırılara karşı tepkiler de artış gösterdi. Özge Can Aslan’ın katledilmesi ise öfkenin dışavurumuna vesile oldu. Geride kalan beş yıl boyunca, kadına yönelik şiddete, cinsel istismara ve AKP’nin gerici politikalarına karşı eylemler hız kesmedi. Sınıfsal zeminden ve birleşik mücadele ekseninden yoksun olmasına rağmen, OHAL sürecinin baskı atmosferinde dahi kadın eylemleri varlığını sürdürdü. Pek çok kez devletin kolluk güçlerinin saldırısına rağmen, direnme kararlılığı varlığını sürdürürken, eylemli tepkiler süreklilik kazandı.
2018 25 Kasım’ını böylesi bir tabloda karşıladık. Bu yıl da, baskılara rağmen pek çok yerde kadına yönelik şiddet protesto edildi. 30’u aşkın il ve ilçede eylemler gerçekleştirildi. Kitleselliği ile de öne çıkan Taksim 25 Kasım eyleminde kadınlar polis terörüyle karşı karşıya kaldılar. Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine müdahalenin ardından fiili OHAL’in uygulandığı İstiklal Caddesi’nde bir kez daha devlet şiddeti görüldü.
Bu yıl gerçekleşen eylemlerde kadına yönelik şiddetin tırmanmasına tepki öne çıkarken, AKP iktidarının kaldırmayı hedeflediği 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” gündemdeydi. Yanı sıra çocuk istismarı da temel gündemlerden biri olarak ele alındı. Aynı zamanda ekonomik krizin yansımaları ve her geçen gün artan yoksulluğun kadınlar üzerindeki etkilerinin şiddet ile bağı teşhir edildi.
Heterojen kadın kitlelerinin gerçekleştirdiği eylemlerde, işçi sendikalarının katılımı yok denilecek düzeydeydi. Sadece Gebze’de gerçekleşen eyleme 200 günü aşkın süredir direnen Flormar işçileri katılım sağladılar. Bu katılım, sendika hakkı için direnen kadın işçilerin sınıfsal baskı ve ezilmişliğe karşı tepkilerini cinsel baskı ve ezilmişlikle birleştirmeleri açısından özel bir anlam taşıyordu.
Bu 25 Kasım, tüm baskı ve teröre rağmen, kadınların kendilerine yönelik saldırılara sessiz kalmayacağını gösterdi. İşçi kadınların henüz bu mücadelede ağırlığını koyamaması ise temel bir zayıflık alanını, dolayısıyla işçi kadınların mücadele sahnesinde yerini alması ihtiyacını ortaya koydu.