Yüksekova’da, bakkal Mehmet Zeki Yılmaz’ın 1994 yılında 30 kurşunla öldürülmesine ilişkin dosya, kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle ikinci kez kapatıldı. Yılmaz ailesi, geçen 20 yıl içinde savcılığın olay yeri incelemesi ve keşif işlemi yapmadığını, tanık ve şüphelilerin ifadesini almadığını, mermi ve kovanların aidiyetinin belirlemediğini belirterek, “Soruşturmanın etkin yürütülmemesi savcının bireysel kusurundan olmayıp faili meçhul olayların soruşturmasında yargı faaliyetinin düzgün yürütülmemesinden kaynaklanmaktadır” diyerek, Adalet Bakanlığı hakkında tazminat davası açtı. Van ve İzmir idare mahkemeleri arasında yetki kavgasına yol açan dosya, davanın nerede görüleceğine karar verilmesi için Danıştay’a gönderildi.
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bakkal işleten 31 yaşındaki Mehmet Zeki Yılmaz, 9 Şubat 1994 sabahı polislerce, “durumundan şüphelenilerek” gözaltına alındı. Ağabeyi Kadir’in iddiasına göre bir gün sonra serbest bırakılırken, “Hareketlerine dikkat et” denilerek uyarıldı. Ve 22 Şubat sabahı krem renkli bir minibüsten inen silahlı üç kişi Yılmaz’ı dükkanından sürükleyerek çıkarıp götürdü. Yılmaz’ın kalaşnikof silahla taranmış ve 30 mermiyle paramparça olmuş bedeni, 25 Şubat’ta Dilektaşı köyü yakınlarında bulundu.
Oğlu şehir şehir gezip tanık dinledi
Cinayetin ardından ailesi savcılığa başvurarak Yılmaz’ın ölümünden 12 gün önce gözaltına alındığını ve polislerce tehdit edildiğini anımsattı. Savcılığın sorusu üzerine emniyet, “Bir kaçakçılık şüphelisiyle isim benzerliği yüzünden gözaltına alınıp yanlışlık anlaşılınca ertesi gün bırakıldığını” açıkladı. Cevapla beraber, emniyetin savcılıktan habersiz gözaltı işlemi yaptığı ortaya çıktı. Bölgedeki binlerce faili meçhulden biri olan Yılmaz’ın ölümüyle ilgili soruşturma açıldı. Usul gereği, “daimi arama kararı” alınarak, polis ve jandarmanın her üç ayda bir savcılığı bilgilendirmesi istendi. 1994’ten 2003 yılına kadarki tek işlem, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e bir mektup yazan eşi Küber Yılmaz hakkında, “terör örgütü propagandası” hakkında soruşturma açılması oldu. Sonunda Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı, zamanaşımının bittiğini savunarak, “meçhul” failler hakkında 23 Mart 2009’da kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.
Geçen süre içerisinde, Yılmaz’ın akıbetini sormak mümkün olmadı. Buna teşebbüs eden ağabeyine işkence edildi. Fakat babasız büyüyen yedi çocuğundan Fehmi, dönemin tanıklarını bulmak için Van, Başkale ve Yüksekova’yı gezdi. Tanıkları bulup anlatımlarını kameraya kaydetti. Ardından Avukat Nezahat Paşa aracılığıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara 25 Şubat 2013’te itiraz etti. Paşa, eski TCK’da “canavarca hisle veya işkence yoluyla öldürme” fiilinde zamanaşımı 20 yılken beş yıl erken bu kararın alındığını hatırlattı. Yüksekova Savcılığı başvuruyu haklı bularak, kararı kaldırdı. Soruşturmayı yeniden açan savcılık, dosyayı Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Paşa, birden çok tanık ifadesini savcılığa sunduğu halde savcılık, 28 Şubat 2014’te yeniden kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Van 2. Sulh Ceza Mahkemesi de 8 Eylül 2014’te itirazı reddedince karar kesinleşti.
434 bin TL tazminat isteniyor
Bunun üzerine Paşa, Adalet Bakanlığı aleyhine 34 bin TL’si maddi, 400 bin TL’si manevi olmak üzere, 434 bin TL’lik tazminat davası açtı. Paşa, dilekçesinde, Yılmaz’ın “emniyet içindeki yasadışı yapı tarafından gözaltına alınıp işkence edildikten sonra infaz edildiğini, yargının da etkin ve tarafsız soruşturma yapmayarak faili bulmadığını” savundu. Dilekçede, şu tespitler sıralandı:
* Savcılık 20 yıl boyunca müvekkillerin beyanlarına başvurulmadı. Soruşturma makul süreyi aştı. Yirmi yıllık zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle failin aranmasından vazgeçildi.
* Mermi kovan ve çekirdeklerinin aidiyetlerini tespit edilmedi.
* Tanıklar saptanıp dinlenmedi.
* Yüksekova Jandarma Komutanlığı’nda görevli rütbeli askerlerin, polisin ve korucuların ifadeleri alınmadı.
* Savcılık ve olay yeri inceleme ekibi olay yerine gitmedi.
Avukat Paşa dilekçesinde “Soruşturmanın etkin yürütülmemesi savcının bireysel kusurundan değil, faili meçhul olayların soruşturmasında yargı faaliyetinin düzgün yürütülmemesi yani hizmet kusuru nedeninden kaynaklanmaktadır” dedi. Adaletin, devlet tarafından işlenmiş suçların faillerini bulamadığını ve bu fillerin cezasız kaldığını kaydeden Paşa, şöyle devam etti:
“Savcılık etkin bir soruşturma yürütmemiş ve failin bulunmasını sağlamamıştır. Yargı faaliyetinin hiç yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi nedeniyle doğan zararların idare tarafından karşılanması gereklidir. Şayet yargı faaliyeti düzgün yürütülüp fail yakalansaydı, uğranılan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat fail veya bağlı olduğu kurumdan talep edilecekti. Hizmet kusuru nedeniyle bu zararın karşılanmamış olması nedeniyle davalı idare ölüm olayı nedeniyle doğan zararı karşılaması gereklidir.”
Van 1. İdare Mahkemesi, davanın ailenin yaşadığı İzmir’de açılması gerektiğini belirterek, görevsizlik kararı verdi. İzmir 5. İdare Mahkemesi ise 24 Temmuz’da verdiği kararında, davanın soruşturmanın görüldüğü yerde açılması gerektiğini vurgulayarak, yargılamanın nerede olacağına karar verilmesi için dosyayı Danıştay’a gönderdi.