Ölü mü denir şimdi onlara?
Durmuş kalpleri çoktan
Ölü mü denir şimdi onlara
Kımıldamıyor gözbebekleri
Ölü mü denir peki
En büyük limanlara demirlemiş
En büyük gemiler gibi
Kımıldamıyor gözbebekleri
Ölü mü denir şimdi onlara? (*)
Mehmet Sincar 1993 yılında faili meçhul cinayetleri soruşturmak için Batman’a gitmişti. Batman'da katledildi. Kürdistan topraklarında yaşanan binlerce faili meçhul cinayetlerden biri olarak kayıtlara geçti. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala failleri bulunamadı.
Hala Kızıltepe Belediye Başkanı Cihan Sincar hayat arkadaşını, yoldaşını kaybetmenin derin acısını hissetti yüreğinin kıvrımlarında… Eşinin katillerini bulmak için faili meçhul cinayetler cumhuriyetinin tüm kapılarını çaldı. Kapılar birer birer kapandı yüzüne… Sermaye devletinin her kademesindeki yetkilileri üç maymunu oynadılar.
Cihan Sincar son olarak Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki alt komisyonuna taşıdığı feryadını… “"Hala acımız taze. Yıllardır çalmadığımız kapı kalmadı. Ailece nerede bir ışık görsek oraya koştuk. İlk zamanlar kapımızda panzerler duruyordu. Mezarlığa gitmemize bile izin vermiyorlardı. Ama biz ailece yılmadık. Çok geç olsa da meclise kadar gittik. Çünkü sesimizi duymak istemediler. Her şeye rağmen failleri bulmak meclisin birici derece boyunun borcudur; çünkü o da meclisin bir üyesiydi. Halkın seçilmiş bir evladıydı, halkı için çalışıyordu. Ondan sonra da bir sürü aydın insan faili meçhule kurban gitti” dedi.
Katillerin arkasında devlet var!
Kutlu Savaş, Mesut Yılmaz'a ilettiği Susurluk raporunda, 1994'te Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunan Muhsin Gül'ün verdiği ifadelerde "Batman'da milletvekili Sincar'ı, Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir'in birlikte planlayıp öldürdüklerini, bu olaydan sonra Kanat'ın 'kendisinde garantili imzalı kağıt olduğunu' söylediğini" belirtmişti.
Raporda Ahmet Demir adıyla geçen kişi, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'dı. Sincar, Habip Kılıç'ın öldürülmesini araştırmak için Batman'a gitmişti. Öldürülmesinin ardından, eşi Cihan Sincar, milletvekilinin havaalanındaki polis aracında ve Emniyet Müdürlüğü'nde Kanat'la karşılaştığını anlatmıştı. 2001'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Hizbullah operasyonu kapsamında Sincar cinayetiyle ilgili kişilerin yakalandığını duyurdu. Ayrıca Sincar cinayetiyle ilgili birçok katil zanlısının yakalandığına dair haberler yayımlandı. En son Ocak 2009'da "Sincar'ın katil zanlısı yakalandı" haberlerinde, cinayete karıştığı öne sürülen Behram P.'nin Ankara'da bir otelde yakalandığı kayıtlara geçti. Tüm bunlara rağmen sonuç fiyasko oldu. Zira sömürgeci sermaye devleti faili meçhul cinayetlerin kaynağıydı.
Faili meçhul cinayetler Demirel’in deyimiyle münferit olaylar değildi. Kürt halkı tarafından bilinen ve isimleri yüzlerce defa haykırılan katiller tarafından yüzlerce Kürt halkının yiğit evladı kaçırıldı, katledildi. Tüm bu katliamların ardındaki el devletin eliydi. Bu nedenle faili meçhul cinayetlerin tüm bilgi ve belgeleri karartıldı. Yargı faili meçhul cinayetlerini açığa çıkarmak için değil, aksine kapatmak için mesai yaptı. Faili Meçhul Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’nun kısıtlı araştırmaları bile faili meçhul cinayetlerin devlet tarafından desteklendiğini gösterdi.
Tüm sermaye hükümeti yetkilileri terihlerini faili meçhul cinayetlerini ve gözaltında kayıpları görmemekten yana kullandılar. AKP iktidarı da yaklaşık 11 yıldır aynı çizgiyi sürdürüyor. Dinci parti şefi; “Elinde bilgisi, belgesi olanlar da bize yardımcı olsun, biz bunları sonuçlandırmaya gayret edelim. Cumartesi Anneleri’nin genelinin faili meçhullerin mensubu oldukları noktasında değilim. Cumartesi Anneleri’ni istismar edenler var” diyerek katilleri değil ilerici, devrimci hareketi hedefe çaktı. Bu yaklaşım AKP iktidarının faili meçhul cinayetlerini, gözaltın kayıpları açığa çıkarma diye bir derdi olmadığının açık kanıtıdır.
Faili meçhullerin hesabını sormak için…
Faili cinayetler, gözaltında kayıpları nedeniyle yıllarca Galatasaray Lisesi önünü mesken tuttular. Her cumartesi annelerin acı dolu haykırışları yükseldi Galatasaray Lisesi önünden… Kayıp ve faili meçhul cinayetlere kurbanı olanların annelerinin ağlamaktan göz pınarları kurudu. Katilleri koruyan devlet, yaralı yürekli annelere saldırdı, yerlerde sürükledi, gözaltına aldı onları… Onlar hep birlikte “çocuklarımızın katillerini, cansız bedenlerini bulamıyorsanız bizi de katledin” diye haykırdılar.
Bu topraklarda binlerce kişi gözaltında kaybedildi. Faili meçhul cinayetler nedeniyle yaşamını yitirdi. Zira burjuva sınıf devleti kandan beslenir. Kürt halkının, Alevilerin, emekçilerin hak ve özgürlüklerini kazanma mücadelesine yanıtı katliam olmuştur. Sermayenin faşist devleti faili meçhul cinayetlerin üzerindeki sır perdesini büyütmeyi temel görev olarak ele almıştır. Bu nedenle faili meçhullerin, gözaltında kayıpların hesabı sorulamamıştır.
Gözaltında kayıplar ve faali meçhul cinayetler hala da sürüyor. Kaybedilenlerin akıbetinin ne olduğunu, faili meçhul cinayetleri ve ardındaki devlet gerçeğini tüm açıklığı ile ortaya çıkarmanın biricik yolu devrimci sınıf mücadelesidir. Burjuvazinin saltanatının yerle bir edildiği işçi devrimleriyle birlikte tüm gizli belgeler açılacak ve gerçek ortaya çıkacaktır. Bu belgeleri açığa çıkartan devrimci işçi sınıfı kaybedilenlerin hesabını da burjuvaziden soracaktır.
(*) Edip Cansever