Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu gözaltı saldırısı ve işkenceye karşı basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında HDP’ye dönük saldırganlık karşısında dayanışma çağrısı yükseltildi.
15-16 Haziran eylemine çağrı bildirisi dağıtırken akreplerce gözaltına alınan iki sınıf devrimcisi gözaltındaki işkenceyi anlattı.
HDP’ye dönük saldırıya dair: “AKP iktidarı bu katliamın sorumlusudur”
BDSP’nin İnsan Hakları Derneği’nde düzenlediği basın toplantısında ilk olarak BDSP temsilcisi söz aldı. BDSP temsilcisi İzmir’de HDP’e dönük saldırıya değinerek şunları ifade etti:
“Tetiği çeken yalnız değildir. Teşvik eden, terörize eden, toplumun üstünde baskı ve zorbalığı uygulayan bir bütün olarak devlet mekanizması, onun yetkilileri ve AKP iktidarı bu katliamın sorumlusudur. Kendi sefil iktidarlarını örtmek için yaptıkları bu saldırıları artıracakları açıktır. Biz devrimci demokratlar faşist iktidara karşı hak ve özgürlük mücadelesini yükselteceğiz.”
Konuşmasının devamında polis terörünün hedefli ve sistemli biçimde arttığına dikkat çekerek şunları ifade etti:
“Saldırganlar hakkında hiçbir hukuki işlem yapılmıyor. Aksine ödüllendiriliyor. Kadınların, gençlerin, işçilerin öfkesinden duydukları korkudan kaynaklı saldırılar cezasız kalıyor. Gözaltılar kendi yasaları çerçevesinde bile hukuki bir düzleme oturtma gereği duyulmadan yapılıyor.”
“Devrimci irade teslim alınamaz”
Ardından gözaltına alınan sınıf devrimcisi söz alarak şunları ifade etti:
“Sermaye iktidarının işçi ve emekçilere dönük saldırıları sadece hak gasplarıyla sınırlı değil, fiziki olarak da saldırılarını sürdürüyor” dedi ve saldırı gününü anlattı. Konuşmasının devamında “Siz bu yolun yolcusununuz biz de hesabınızı keseriz denilerek ölümle tehdit edildik. Bu baskılar bizi mücadelemizden vazgeçiremez. Devrimci irade teslim alınamaz.”
Keyfi polis ve bekçi terörü
AKP iktidarının saldırılarına her gün bir yenisinin eklendiğini belirten basın metninde şunlar ifade edildi:
“Sermaye iktidarı AKP işçi ve emekçilere dönük saldırılarına her geçen gün yenilerini ekliyor. Demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Bu saldırıların bir boyutunu da baskı, şiddet, işkence vb. olaylarının artması oluşturuyor. Keyfilikte sınır tanımayan polis ve bekçiler her gün yeni saldırılarla gündeme geliyorlar. Sokakta yürüyenden, bildiri dağıtanına herkese durduk yere saldıran, işkence yapan, kaçıran polis ve bekçiler teşhir olduklarında dahi cezalandırılmıyor, adeta yeni saldırılara teşvik ediliyorlar. Kadınlara, gençlere, çocuklara, işçilere, köylülere, Kürt halkına, LGBTİ+ bireylere saldırıyorlar, işkence yapıyorlar, kaçırıyorlar, sokak ortasında katlediyorlar. Ülke adeta polis devletine dönmüş durumda.”
“Esenyurt’ta her gün polis şiddeti yaşanıyor”
Esenyurt’ta polis terörünün arttığına dikkat çeken açıklamada yaşananlar şu şekilde anlatıldı:
“Esenyurt Emniyetine bağlı polis ve bekçiler de son aylarda keyfi saldırılarını artırmış bulunuyor. Demokratik hak ve özgürlükleri hiçe sayan adımlar atıyorlar. Esenyurt'ta her gün yeni bir polis şiddeti, saldırısı yaşanıyor. Kadınları sokak ortasında öldürürcesine dövüyorlar, gençlerin gırtlağına yapışarak silah çekiyorlar, mültecilere karşı her türlü şiddeti kullanıyorlar, demokratik haklarını kullanan işçilere, emekçilere saldırıyor, bildiri dağıtımlarını dahi azgın polis terörü ile engelliyorlar. Gözaltına aldıklarına ise işkence yapıyorlar, kaçırma ve öldürme tehditleri savuruyorlar. Polis araçları, karakolların kör noktaları, hastane muayenesine gidiş gelişler rutin işkence alanlarına dönüşmüş bulunuyor. Bu gibi uygulamaları sürekli hale getirmiş bulunuyorlar. Keyfi gerekçelerle gözaltına aldıkları kişilerin kişilik haklarını hiçe sayarak her türlü baskı ve zorbalığı devreye sokuyorlar.”
“Gözaltındakilere uzun süre ulaşılamadı”
Basın metninde fiziki saldırıların yanı sıra düzmece tutanaklarla açılan davalara değinilerek 9 Haziran’da yaşanan saldırı şu şekilde anlatıldı:
“Akrep tipi 4 araçla 15-16 Haziran işçi direnişi gündemli bildiri dağıtımı yapan devrimcilerin etrafı sarılarak hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmışlardır. Polis saldırısı ve işkenceye çevrede tepki gösterenler, çekim yapanlarda polis teröründen nasibini almışlardır. Polisin işkencesi akrep tipi araçlarda da devam etmiştir. Azgın saldırı ile gözaltına alınan devrimcilerin kalp, ciğer, gibi yaşamsal organlarına polisler hedefli biçimde vurmayı ve öldürmekle tehdit etmeyi sürdürmüşlerdir. Karakola getirilen devrimciler burada da işkenceye ve ölüm tehdidine maruz kalmışlardır. İki devrimci saatlerce ayakta bekletilmiş sistematik olarak fiziki ve psikolojik işkenceye maruz bırakılmıştır. Savcılık aşamasına kadar benzer tehditler ve işkenceler sürmüştür. Gözaltındaki devrimcilerin yakınlarına ve avukatlarına haber vermeleri dahi engellenmiştir. Avukatların gözaltıların nerede olduğunu öğrenme çabalarına ise Esenyurt polisi yanıt vermemiştir. Savcılık aşamasına kadar gözaltılardan hiçbir haber alınamamıştır. Adeta gözaltında insan kaybetme yöntemi tercih edilmiştir. Esenyurt Emniyet Müdürlüğü’nde son zamanlarda yaşanan gözaltılarda benzer durumlar fazlası ile yaşanmaktadır. Polisin keyfiliği savcılık aşamasında da devam emiştir. Ortada hiçbir gerekçe yokken 2 devrimciyi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etmiş, mahkemede adli kontrole (3 gün imza) karar vermiştir.”
“Saldırıları örgütlü işçiler, gençler, kadınlar durdurabilir”
Esenyurt’ya kadınlara, HDP’ye, sınıf devrimcilerine yönelik saldırılar sıralanarak şunlar ifade edildi:
“Bu saldırıların amacı bellidir. Çürümüş ve kokuşmuş sermaye iktidarı toplumun geniş kesimlerini baskı ve zorbalıkla kontrol altında tutmayı hedeflemektedir. Bunun bir ayağı olarak ta devrimci ilerici güçleri ve toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışmaktadırlar. Bizler bu keyfi saldırılara geçit vermeyeceğiz, demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz. Bizler biliyoruz ki çürümüş ve kokuşmuş bu düzenin tüm kurumlarıyla hayata geçirdiği saldırıları ancak örgütlü işçiler, emekçiler gençler durdurabilir-son verebilir. Polis katliamlarının, işkencenin, kaçırılma ve tehdit gibi uygulamaların önüne geçmek için örgütlü mücadeleyi yükseltmeliyiz. İnsan hakları ihlallerinin üzerine gitmeliyiz. Bu konuda devrimci güçler büyük sorumluluklar düştüğü gibi tüm demokratik kurumlara ve başta devrimci-ilerici hukuk örgütlerine büyük sorumluluklar düşmektedir.
Tüm ilerici toplumsal kesimleri demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırılara karşı sesimize ses katmaya davet ediyoruz.”
Kızıl Bayrak / İstanbul