Trump’lı ‘belirsizlik dönemi’ dünyanın geri kalanında tedirginliklerle karışık beklentiler yaratıyor. Amerikan hegemonyasının düşüşe geçtiği bir dönemde, sağ muhafazakâr, popülist ve korumacılıkla örülmüş bir ABD yönetiminin üreteceği reaksiyoner dalga, pek çok gelişmeyi etkileyecek, tetikleyecek nitelikte.
Donald Trump göreve başlar başlamaz Beyaz Saray’ın internet sitesine “Amerika öncelikli…” diye başlayan metinler konuldu. Trump’ın Meksika sınırına aslında Obama döneminde eyaletler bazında zaten örülmüş olan duvarı pekiştirmekten, çok taraflı ticaret anlaşmalarını feshe ve işkence ile kürtaja uzanan mevzularda bir haftalık icraatlarıyla liberal dünyayı şimdiden ‘hafakanlar bastı’. Özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrası neoliberal düzeni birlikte tesis etmiş ‘Yaşlı Kıta’da... AB egemenleri, liberal demokratik değerleri, kurumları, ticaret ve yatırım ortamını birlikte yaydıkları ortaklarındaki yönelimden sıkıntılı. Avrupa’daki siyasi güç merkezinde olası kaymaları hesaplıyorlar. Ben karambolde atlamışım, meğer ABD’nin AB büyükelçisi Anthony Gardner, asıl bombayı ocak ortasında “Trump’ın geçiş ekibinin AB liderlerini arayarak birlikten bir sonra ayrılacak ülkenin hangisi olacağını sorduklarını söyleyerek” bırakıvermiş.
***
Asıl memnun cenah ise AB projesinin ‘yeminli düşmanları’, radikal sağ. Kendilerini ‘alt-sağ’ (alternatif sağ) diye anıyorlar. Bu cenah doğalarına aykırı biçimde toplaşıyorlar. Nitekim Trump’ın yemininin ertesi günü Ren Nehri kıyısındaki tarihi Koblenz’de ‘Yarının Avrupası’na dair mesajlarını vermeleri tesadüf olmadı.
Hepsi AP’de 40 vekilleri bulunan Uluslarve Özgürlükler Avrupası (ENF) grubunun dokuz ülkeden üyeleri. Fransa’da Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, Almanya için Alternatif’in lideri Frauke Petry, Hollanda Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, İtalyan Kuzey Birliği’nin lideri Matteo Salvini ile Avusturya Özgürlük Partisi’nin lideri Harald Vilimsky, Brexit’le enerjikleşmiş bir ‘karşıt zirve’ düzenledi. Ana temaları ulusçuluk, korumacılık, göçmen ve siyasal İslam karşıtlığı oldu. Ortak para birimi Euro’yu ‘başarısız suç eylemi’ ilan ettiler. Trump’ın “Amerika’yı tekrar büyük yapalım”ına atıfla ‘ÜlkelerimiziYenidenBüyükYapacağız’ hashtag’ı açıp, ‘kader birliği’ni vurguladılar.
***
Fransa’da nisandaki seçimin yıldızı Le Pen, kısa süre önce ABD’ye gidip Trump’ın danışmanlarıyla görüşmüştü. Le Pen, Koblenz’de Brexit ve Trump’lı ABD’ye atıfla “2016 Anglo Sakson dünyanın uyanışıydı. 2017 Kıta Avrupası’nın uyanışı olacak” dedi. ‘Bağdaşma’ yoluyla farklılıklarını aşabileceklerini savundu, “Halklarımızın kendi evlerinin sahipleri olmalarını istiyoruz. Herkes için tek politikaya yönelmek istemiyoruz. Bizi birleştiren bu. Her birimiz egemenlik ve özgürlüğe adanmışız. Bu bizi AB’nin ‘bırakınız yapsınlar politikalarının’ reddine götürecek” vurgusu yaptı. Ona göre Trump’ın başkanlık yemininde ‘ortak aksanları’ vardı.
Hollanda’da 15 Mart’ta ilk sınavında partisini birinci çıkartması beklenen Wilders, “Dünya değişiyor. Amerika değişiyor. Avrupa değişiyor” saptaması eşliğinde “Cin şişeden çıktı, bir daha sokamazsınız. Beğenin yahut beğenmeyin Batı’nın halkları uyanıyor. Politik doğruculuğun boyunduruğunu atıyorlar” söylemini tutturdu.
Almanya’da eylülde eyaletlerin dışında federal parlamentoya yüzde 11-15 oranlarıyla girmesi beklenen AfD’nin lideri Petry, “Kendi kaderimizi tayin etmeliyiz. Bizler vatansever ve iyi Avrupalılarız. Avrupa’daki farklı kültürleri çeşitliliğin parçası gören bizler bunun ancak ulus devletlerle güçlendirilebileceğini biliyoruz” mesajını verdi.
***
Liberal demokrat kurumsal yapının bu vizyonu salt ‘aşırı sağ’ sıfatı ile etkisizleştirebildiği dönem geçiyor. Serbest piyasanın üstünlüğünü reddedip muhafazakâr sosyal politikalar öneren alt-sağ’a alternatif üretecek nitelikli bir Avrupa solu da ortada görünmüyor. AB ‘varoluşsal krize’ girerken, liberal sosyal kontrat işlemez hale gelirken, bu toplaşmanın tehlikelerini daha iyi idrak edebilen ‘solun’ bulunmaması tüm dünya için büyük sorun.
Cumhuriyet / 27.01.17