Yaşadığımız coğrafya ne yazık ki birçok çocuğun katledilmesine tanık olmuştur. Dünyanın ne olduğunu bile anlamadan direnmek zorunda kalan, tanklarla karşı karşıya gelen ve sermayenin kolluk güçleriyle, serçe kadar yüreklerine sığdırdıkları koca bir dünyanın verdiği cesaret ve umut ile çarpışıp düşmek zorunda kalan çocuklar...
Kürdistan’dan Filistin’e Filistin’den İstanbul’un ara sokaklarına kadar yaşları küçük ama yürekleri büyük çocukların direnişi konuşulmuş ve yiğitçe can vermeleri konu olmuştur şiirlere, türkülere ve anaların ağıtlarına. Ve hepsi de birbirine benzemekte, karakaşlı, kara gözlü ve umut dolu bakışlarıyla.
12’sinde 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ın kara gözleri ile 15’inde aylarca komada kalan Berkin’in kara gözü aynıdır. Yürekleri aynıdır. Yere düşen küçük bedenlerinin kaldırdığı toz aynıdır. Ceylan’ın havan mermisiyle paramparça olan bedeni ile Roboski’de F-16 bombalarıyla bedenleri parçalanan 19 çocuğun yaşadığı vahşet aynıdır. Filistin’de tanklara karşı direnen çocuğun öfkesi ile Kürdistan’da akreplere, tomalara karşı direnen çocuğun öfkesi aynıdır.
Ve tüm bu çocukların başka bir ortak noktası daha vardır: Katilleri. Kapitalist düzenin varlığını sürdürmek için her türlü zalimliğe başvuran iktidarlar, yeri geldiğinde kendilerine karşı gelen ve direnen çocukları katlederken bir yandan da bu çocukları ucuz işgücü olarak kullanılar.
Kapitalizmin hüküm sürdüğü dünyamızda 306 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Türkiye’de ise bu sayı 1 milyon civarındadır. Her geçen gün artan bu sayılar çocukların acımasızca sömürülmesine ve sömürenlerin varlıklarına varlık katmasına neden olmaktadır. Kendi politikalarına hizmet amacıyla uyguladıkları eğitim politikaları ile çocuk işçi sayısını arttırmayı planlayan sermaye hükümetleri, diğer taraftan ise ikiyüzlü davranarak sözde çocuklara armağan ettiği ‘’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’ adı altında 23 Nisan’da etkinlikler yaparak ikiyüzlü davranmaya devam etmektedir.
Bir yandan Berkin’i, İbrahim Aras’ı ve Nihat Kazanhan’ı katlederek gerçek yüzünü gösteren katil hükümetler bir taraftan ise televizyonlarda başkanlık koltuklarına çocukları oturtarak ‘’Onlar bizim geleceğimiz’’ diyerek ikiyüzlülüklerini gözler önüne sermektedir. Meydanlarda 15’inde katledilen bir çocuğu yuhalatan, Kürdistan’da ‘’çocuk da olsa kadın da kim olursa kim olursa olsun, güvenlik güçlerimiz gereken neyse onu yapacaktır’’ diyenler, kendi çocuklarını ve yıllarca işçi ve emekçiler çaldıkları paralarını koruyabilmek adına kendi polisine, savcısına operasyon yaparak bu tavırlarını sürdürmüştür. Bütün bunlar, bu düzenin milyonlarca işçi, emekçi üzerinden beslenen üç-beş kan emici asalağa hizmet ettiğini gözler önüne sermiştir.
Çocukların uçurtmalarını korkusuzca uçurttuğu, eğitimini tamamlayabilmek için kaçakçılık yapmak zorunda kalmadığı bir dünya mümkün. Bu dünya, vahşi kapitalizmin esareti altındaki işçi ve emekçilerin sömürülmediği, çocukların ise katledilmediği bir sosyalist dünya olacaktır. Bu hedefe giden yolda bütün işçi, emekçiler devrimci programa sahip devrimci parti etrafında birleşerek iktidarı asalak burjuvaziden almak zorundadır.