Sermaye, mesleki eğitim alanında kapsamlı hedefler ve bu hedefler ile bütünlük oluşturan pratik adımlarla ucuz, nitelikli, kalifiye emek ordusu yaratıyor. Mesleki eğitim alanı sermayenin gelişimi ve ihtiyaçları ekseninde kısa, orta ve uzun vadeli projelerinde önemli bir başlığı ifade ediyor. Kapitalizmin kendini yeni dönemin ihtiyaçları üzerinden üretebileceği öncelikli alanlar arasında görülüyor.
Mesleki eğitimin içeriği, sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendiriliyor. Üretim alanlarının, iş kollarının giderek tek tek fabrikaların bugün ve gelecek açısından ihtiyaç duyduğu iş gücünün yetiştirileceği temel alan olarak konumlandırılıyor. Mesleki eğitim alanının genel eğitim alanlarına göre ağırlığının arttırılması çabaları, bu kapsamda hayata geçirilen bir dizi uygulama, bu uygulamaların giderek bir süreklilik kazanması süreci devam ediyor. Mesleki eğitim alanında yaşanan dönüşüm sürecinin hızı, sermayenin bu alanlara biçtiği önemin göstergesi durumunda.
Bu dönüşüm sürecine, mesleki eğitimin bir bütün olarak üretim sürecine tam entegrasyonu çabaları ekleniyor. Okulların sanayi havzalarına taşınmasının veya buralarda açılmasının yanı sıra, okullarda eğitim sürecinin bir parçası olması gereken atölyeler yine üretim sürecinin bir parçası haline getiriliyor. Atölye derslerinin ağırlığı arttırılıyor, okullar giderek milyonlarca liralık ciro yapan işletmelere dönüştürülüyor. Mesleki eğitim öğrencileri bu üretimi gerçekleştiren iş gücü olarak güya “eğitimden” geçiriliyorlar. Staj olarak gündeme gelen ve eğitim sürecinin son halkası olması gereken dönem ise fabrikalarda yine üretimin temel bileşeni haline getirilen, artı-değer sömürüsünü katmerleştiren bir dönem olarak hayat buluyor.
Daha mesleki eğitim alanında kapitalist üretim sürecinin parçası haline getirilen, ihtiyaç duyulan temelde yetiştirilen, bilinçleri, algıları sermaye düzeninin etkisiyle kuşatılmaya çalışılan, giderek fabrikaların temel iş gücü haline getirilen bir kitleyle karşı karşıyayız.
Mesleki eğitime biçilen bu misyon ve hedefler, sınıf mücadelesinin bugünü ve geleceği açısından temel bir gündem olarak önümüzde duruyor. Mesleki eğitim alanının tüm süreçleri, bu süreçlerin üretim ile organik bütünlüğü, bugün dahi temel birçok fabrikada önemli sayıda bir işçi kitlesini oluşturan meslek lisesi mezunları gerçeği, sınıf mücadelesi açısından bu alanların kapsamlı bir tartışmaya konu edilmesini, dahası pratik bir yönelimle gündeme alınmasını zorunlu kılıyor.
***
Sermaye düzeni mesleki eğitim alanını yeni işçi kuşaklarının yetiştirileceği alanlar olarak kurgularken, buna sadece gelişen üretim tekniklerinin ihtiyacına göre kendini konumlandırabilecek ucuz, nitelikli, kalifiye eleman yetiştirmek üzerinden bakmıyor. Adımlarını ve hedeflerini aynı zamanda çok yönlü bir ideolojik, politik ve kültürel kuşatmayla şekillendirdiği, uysal, itaatkar işçiler yaratma hedefiyle bütünlüklü atıyor. Sınıfın genç kuşaklarının bilincini dumura uğratacak, gerici-şoven önyargılarla sersemletecek bir hat izliyor. Kapitalizmin değer yargılarını, yaşam algısını tek gerçeklik olarak sunuyor. Mesleki eğitimin bütün bir yönünü üretim nesnesi haline getirilmiş bireyler yetiştirme ihtiyacı oluşturuyor. Bu gerçeklik, bu alanlarda sermayenin kuşatmasını kıracak, sınıfın genç unsurlarının bakışını, bilincini geliştirmeye çalışacak bir müdahalenin önemini gösteriyor. Hem güncel planda hem de gelecek açısından sınıf mücadelesine daha mesleki eğitim alanında kazanılacak güçlerin yaratacağı dinamizm çok şey katacaktır.
Bugün birçok temel fabrikada meslek lisesi mezunları önemli bir oranı teşkil ediyor. Zaten birçok fabrika uzun bir dönemdir işçi alımlarında meslek lisesi diplomasını şart koşuyor. Bunun giderek daha genel bir uygulama olduğunu güncel pratik örneklerden biliyoruz. Fabrikalarda bulunan bu iş gücü sınıf mücadelesinin gelişimi açısından temel bir yerde duruyor. Temel fabrikalarda bulunan meslek lisesi mezunu genç işçilerin mücadele süreçlerinde en hareketli ve dinamik öğeler olarak öne çıktığını yaşanan deneyimler gösteriyor. 2015 yılında metal iş kolundaki kitlesel eylemlilik süreci, günlere yayılan bu direniş, dinamizmini genç işçilerden alıyordu. Dinamizmi kadar sürecin seyri yine genç işçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyiyle doğrudan bağlantılı olarak ilerledi.
Bu somut deneyim genç işçileri kazanma, sınıf mücadelesinin ihtiyaçları üzerinden konumlandırma ve bu konuda bilinç ve örgütlülük ekseninde kat edecekleri mesafenin stratejik önemini gösteriyor. Bu kapsamda mesleki eğitim alanından başlayarak sistematik bir yönelimin önemine işaret ediyor.
Sınıf mücadelesinde sektörel olduğu kadar, tek tek fabrikalarda yaşanan somut süreçlere somut politikalar geliştirebilmek, ihtiyaca yanıt üretebilen refleksler verebilmek, bu konuda alınacak mesafe ve işçilerin somut sorunları ekseninde girişeceği mücadele süreçleri sınıf bilinci ve örgütlülüğünün gelişimi açısından kritik bir önem taşıyor. İş kolu ölçeğinde veya tek tek fabrika zeminlerinde yaşanan somut süreçlere somut politikalar üretebilmek, giderek sayıları artan stajyerleri, bu kapsamda genç işçileri gözeten ve kapsayan bir içerik taşımak zorundadır. Tersinden onların güç, enerji ve gelişimi ekseninde alınacak mesafeyi temel bir dayanak noktası olarak görmek, yaratılacak birikim ile sınıfın diğer bileşenlerine daha güçlü bir zemin sunmak anlamına gelecektir.
Sermayenin mesleki eğitim alanında attığı adımların sonuçlarıyla sınıf zemininde gündelik olarak daha sık karşılaştığımız bir dönemi yaşıyoruz. Hemen tüm fabrikalarda artık stajyer işçiler temel bir yer tutuyor, buna uygun bir planlamanın konusu haline getiriliyorlar. Bu durum özellikle metal İş kolunda daha büyük ölçekli fabrikalarda yüzlerle ifade edilen sayılara ulaşmış bulunuyor. Bu fabrikalarda gündeme gelen her süreç, ister istemez stajyerleri de kapsamak, onların enerjisinden faydalanmak zorunda. Bu sendikalaşma süreci olabilir, somut ekonomik-sosyal sorunlar alanı olabilir. Stajyerlerin genelliği içinde bu sorun alanlarının bir parçası olmasının yanı sıra, özgünlüklerinden gelen yanları da önemli bir noktada duruyor. Bunları bulup çıkartmak, hedefli bir yönelimin parçası haline getirmek gözetilmesi gereken temel bir başlık olabilmelidir.
Stratejik fabrikaların İş kolu ve buradan hareketle genel sınıf mücadelesi açısından tuttuğu yeri yine yaşanan mücadele süreçlerinden gördük. Buraların sınıf mücadelesinin kaleleri haline getirilmesi, genel sınıf mücadelesinin gücünü, etkileşimini ve kazanımını güvenceleyebilecek bir mahiyet taşıyor. Stratejik fabrikalara ulaşma, sınıfın öncü-devrimci potansiyelini açığa çıkartma, bu fabrikaların mücadele merkezleri haline getirilmesi hem uzun soluklu, hedefli, sistematik bir çabanın hem de mesleki eğitim alanına bütünlüklü bir yaklaşım ile bu çabanın güvencelenebilmesi ihtiyacını dayatıyor. Bugünden mesleki eğitim alanında yaratılacak birikim yarın bu fabrikaların işçileri olacak gençliği hedefli bir çalışma gündemine yönlendirebilmek anlamına gelecek, tersinden fabrikalarda stajyerleri de kapsayacak bütünsel bir yaklaşım, mesleki eğitim alanına ulaşmayı, buradan da sınıf mücadelesi açısından bir kanal yaratmayı sağlayacaktır.
Sınıf kitleleri hedefinde oldukları kapsamlı saldırı dalgası karşısında yeni bir çıkışa ihtiyaç duyuyor. Bugün henüz lokal düzeyde de olsa var olan tepkiler, örgütlenme ve mücadele örnekleri ise mücadele bakışı olarak bir sınırlılığı ifade ediyor. Olduğu kadarıyla ileriye çıkışlar ya gerici önyargıların duvarına ya sermaye düzeninin kuşatmasına ya da sendikal bürokrasinin ihanetine çakılıp kalıyor. Bu ise bir bütün olarak mücadele anlayışı, bu anlayışı inşa edecek örgütlülüğü yeni ve ihtiyaca yanıt üretebilecek bir potansiyelle birlikte var etme sorununu gündemimize getiriyor. Yeni bir mücadele sınıfın öncü-devrimci güçlerinin açığa çıkartılması, yan yana getirilip örgütlenmesi, bunun fabrika zeminlerinde ete kemiğe büründürülmesi, buradan giderek sınıf bilinci ve örgütlülüğünün gelişimi konusunda alınacak mesafeye bağlı. Her şeyden önce bu hedef ile sistematik bir yönelim ve süreç sorunudur. Bugünden yarına bu temelde yaşanacak gelişme yine mesleki eğitim alanından başlayarak sınıfa, sınıfın genç güçlerine devrimci müdahale, hedefleri, pratik yönelimi bu eksende bütünleyebilme sorunudur.
Mesleki eğitim alanında yaşanan dönüşüm süreci, sermayenin bir bütün olarak sınıfa dayattığı saldırı sürecinin bir parçasıdır aynı zamanda. İşçi sınıfının karşısına çıkartılan esnek, kuralsız, güvencesiz çalışma koşulları, düşük ücretler, sosyal hakların tırpanlanması vb. olarak sıralanacak kapsamlı sorunlar, mesleki eğitimin de temel bir parçası olduğu ucuz, nitelikli, kalifiye iş gücü ordusunun varlığı koşullarında uygulanabilecek elverişli koşullara kavuşturulmaya çalışılıyor. Emeğin korunması mücadelesi açısından da önemli bir yerde duran bu süreç, fabrikalarda sıklıkla karşılaşılan “kullan-at işçiliğin” sermaye tarafından daha sık ve rahat gündeme getirilmesini sağlıyor, esnek ve kuralsız çalışma koşulları için elverişli ortamı yaratıyor. Mesleki eğitim aracılığıyla “eğitimden geçirilmiş” milyonlarca işçinin varlığı fabrikaların sürekli bir biçimde yenilenmesini sağladığı gibi, çalışan işçilerin “işsizlik” basıncı nedeniyle hareket edememesine, giderek kuru sefalet ücreti karşılığında çalışmaya razı olmalarına yol açıyor vb...
***
Yukarıda öne çıkan yanlarıyla özetlemeye çalıştığımız mesleki eğitim ve bu alandaki dönüşüm, sermayenin hedefleriyle bütünlüklü düşünüldüğünde sınıf mücadelesinin geleceğini doğrudan etkileyecek, biçimlendirecek bir zeminde duruyor. Toplumsal yaşamda hemen her sorunun temel ve kalıcı çözümü işçi sınıfının devrimci bir zeminde kendini ortaya koyabilmesi, toplumsal yaşamda devrimci bir taraf olarak çıkabilmesiyle olanaklı. Devrimci bir sınıf hareketini geliştirebilmek bunun olanaklı olduğu üretim alanlarını, bu alanların iş gücü ihtiyacını karşılayan mesleki eğitim alanını bir bütün olarak düşünmek, sorun alanlarını, taleplerini tartışmak, somut mücadele gündemleri olarak işletmekle olanaklı.