Sarayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, iktidar tarafından hazırlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nı açıkladı. Söz konusu planın içeriği, AKP-MHP rejiminin uzun süredir aile üzerinden kadın emeğine dönük saldırılarının yeni bir aşamaya ulaştığına işaret ediyor. Dini referanslar gözetilerek hazırlanan plan kadınların kazanılmış haklarını hedef alıyor. Aile kavramı üzerinden kadını görünmez kılmaya çalışan gerici-faşist iktidar, böylelikle sermayeye hizmette yeni bir adım atıyor. Planın ekonomik-sosyal yıkım saldırılarının hız kazandığı bu dönemde gündeme getirilmesi, söz konusu saldırıların sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hayata geçirileceğini gösteriyor.
Bakan Göktaş, 15 Mayıs’ta tanıtımını yaptığı planın Aile Çalıştayları’nda ve 8. Aile Şurası’nda hazırlandığını söylüyor. Oysa ki 81 ilde düzenlenen Aile Çalıştayları’na kadın alanında çalışma yürüten demokratik kitle örgütlerinin katılımı engellendi; imamların, tarikatların ve dini vakıfların görüşlerine yer verildi. Çalıştayların gündem başlıkları ise “güçlü aile” söyleminin bir aldatmacadan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. Zira söz konusu planın içeriğinde nafaka hakkının gaspı, 6284 sayılı şiddet mağduru kadınların koruması yasasının kaldırılması, genç yaşta evliliği teşvik için kredi verilmesi, medeni kanunda değişiklik yapılması vb. yer alıyor.
Esnek ve güvencesiz çalıştırma saldırısı
Bakan Göktaş eylem planı ile amaçlarını “aileyi tehdit eden zararlı akımlara karşı mücadele”, “refah düzeyinin yükseltilmesi”, “aile merkezli sosyal politikaların artırılması”, “dijital dünyanın risklerine karşı aileyi korumak” şeklinde sıralıyor. “Eylem planı” içerisinde yer alan saldırıların en önemlilerinden biri ise, kadın emeği sömürüsünü derinleştiren çalışma modelleridir. Göktaş, kadınların esnek ve güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmesini “ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi” diye pazarlıyor:
“İkinci amacımız, ekonomik, sosyal, kültürel ve insani kalkınma ile yakından ilişkili olan ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi. Bu hedef doğrultusunda ailelerin sosyo-ekonomik hayata katılımını teşvik etmek, yeni bilgi ve becerileri kazanmalarını destekleyeceğiz. Ayrıca esnek ve uzaktan çalışma modeli ile mahalle tipi kreşler gibi uygulamalarla ailelere destek olacağız.”
İşçi ve emekçilerin büyük çoğunluğunun açlık sınırında bir yaşama mahkûm edildiği koşullarda “esnek ve güvencesiz çalışma modelleri” ile ailelerin refah seviyesinin yükseltileceğini iddia etmek kaba riyakarlıktan da öte bir şeydir. Bu, küstahça bir şekilde emekçilerle alay etmektir. Ekonomik krizin derinleştiği koşullarında sermayenin ihtiyacı emeğin daha da ucuzlatılması ve kadınların dönemsel aralıklarla işgücüne dahil edilmesidir. AKP-MHP koalisyonu tam da bunu yapıyor.
Gerici-faşist iktidar çocuk ve yaşlı bakımı ile ev işlerini tamamen kadının sırtına yükleyip eve hapsederken, öte yandan “esnek” çalıştırarak kadın emeğini daha da ucuzlatmayı hedefliyor. Göktaş’ın “ailelerin refah seviyesinin yükseltilmesi” söylemi kaba bir aldatmacadır. İktidarın böyle bir amacının olmadığı krizin faturasını işçi-emekçilerin sırtına yıkan icraatlarından da asgari ücreti açlık sınırının altına çekmesinden de bellidir.
Kadını aileye bağımlı kılan ve tek başına yaşam kurmasının olanaklarını ortadan kaldıran “çalışma modelleri”, bir başka yanıyla gerici-faşist iktidarın kadını aile dışında yok sayan zihniyetinin somut göstergesidir.
Bahsi geçen “mahalle tipi kreşler” ise işçi ve emekçilerin en yakıcı taleplerinden biridir. Her dönem vaat olarak kalan “kreşlere” işçi ve emekçiler ulaşamazken, var olanlar da kapatılıyor. Nitelikli, ücretsiz, 7/24 açık kreş yalnızca kadınların değil, tüm işçi ve emekçilerin ortak talebidir.
Boşanmanın zorlaştırılması, medyaya sansür, evlilik yaşı
“Eylem planı” boşanmanın zorlaştırılması, nafaka hakkının gasp edilmesi, çocuk yaşta evliliğin meşrulaştırılması, kadına yönelik şiddette tedbir kararının alınmasının zorlaştırılması, yaşlı bakımının kadının üzerine bırakılması vb. saldırılar da içeriyor.
Bakan Göktaş “Medyada aile yapımızı ve değerlerimizi hedef alan yapımlara karşı tedbirler alacağız” derken, medyaya yönelik süregiden sansürün “aileyi korumak” maskesi altında artacağına işaret ediyor.
Göktaş’ın “küresel riskler ile demografik dönüşüme karşı nesillerin muhafazası” diye tanımladığı şey ise, kadınların evrensel kazanımlarının Türkiye’ye yansımalarını ortadan kaldırmaya dönük bir hazırlıktır.
Ailenin güçlendirilmesi mi kapitalizmin bekası mı?
“Ailenin güçlendirilmesi” demagojisinin “Şimşek programı” ile derinleşecek ekonomik-sosyal yıkım saldırılarıyla birlikte gündeme getirilmesi tesadüf değil. Zira, sermaye ve devlet krizin faturasını işçi-emekçilere keserken, emekçilerin bilincini bulandırmak için aileyi kutsayan söylemler piyasaya sürüyor. Çünkü aileler üzerinden emekçilerin öfkesini kontrol altında tutmak, devletin üstlenmesi gereken görevleri kadının üzerine yıkmak, orta çağ kalıntısı gerici ideolojilerini topluma dayatmak ve sermaye düzenini tahkim etmek gibi emekçi ve kadın düşmanı icraatlarını “ailenin güçlendirilmesi” makyajı ile örtmeye çalışıyorlar.
Gerici-faşist iktidar 9. Yargı Paketi’nde, anayasa tasarısında, yeni müfredat taslağında “aile” kavramı üzerinden kadın haklarını hedef alıyor. İktidarın bu topyekün saldırılardaki öncelikli hedefi krizin çok yönlü faturasını işçi-emekçilere yıkmak, toplumsal mücadelenin önemli dinamiklerinden olan kadın hareketini ise ezip sindirmektir. Bu nedenle çifte baskı, ezilmişlik ve sömürüye maruz kalan kadınların mevcut haklarına sahip çıkması ve saldırıları püskürtmesi için işçi sınıfı ve emekçilerle birlikte örgütlü mücadeleyi yükseltmesi hiç olmadığı kadar elzem hale gelmiştir.