Fabrikada Kızıl Bayrak deneyimi

Şimdi 1-2 gün yoğunluktan Kızıl Bayrak’ı geciktirsem, arkadaşlar hesap soruyorlar. Sahiplenme duyguları gelişti. Artık gerisi bölüm komiteleri ile örgütlenmeye, yalnızca ekonomik talepler ya da çalışma koşulları üzerinden değil, siyasal olarak da kazanmaya bakıyor.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 03 Mart 2019
  • 06:56

Çalıştığım firmadaki işçilerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kadın işçiler bütün işleri yapmasına rağmen fabrikanın en ucuz işçileri. Hak gasplarına da daha çok kadın işçiler maruz kalıyor. Erkek işçilerle aynı işi yapmamıza rağmen biz daha düşük ücret alıyoruz. Örneğin, 6 yıllık bir grafiker kadın arkadaşımız ile işe yeni başlayan yine grafiker bir erkek arkadaş aynı ücreti alıyor. Fabrikanın hemen her bölümüne kadın işçi alınıyor. Bunun nedeni de daha ucuz işgücü olması. Bununla da yetinmeyip, özellikle de borcu olan, maddi problemleri olan işçileri alıyorlar ki baskıya, düşük ücretlere karşı gelmeyip, çalışmaya devam etsinler.

Arkadaşlar ile hep yaşadığımız sorunları konuşuyorduk. Her biri sohbetlerimizde farklı farklı örnekler veriyordu. Ben de fabrikada yaşadığımız sorunları ve bunların çözümlerini sınıfımızın gazetesi olan Kızıl Bayrak’a yazıyordum. Daha sonra arkadaşlarıma, Kızıl Bayrak’ı vererek, fabrikada yaşadığımız sorunları anlatan yazıları okumalarını söyledim. Bu özgün sorunların ardından, asgari ücretten düşük ücretlere, kadın işçilerin sorunlarından kreş hakkına, zamlardan vergilere kadar bir dizi yazı üzerine sohbetler etmeye başladık.

Arkadaşlar Kızıl Bayrak’ta yalnızca benim gösterdiğim yazılarla kalmayıp, neredeyse bütün yazıları okumaya başladılar ve fabrika içinde, dışarıda hep beraber okumalar yaptık. Çünkü tüm bu yazılanlar bizim sorunlarımız. Okumanın yanı sıra yazı yazmak da gerektiği üzerine sohbet ettik. Ardından röportaj yaparak başladık katkılara. Katkılar hem yazı hem de maddi boyutta sürüyor. Zamanla dayanışma duygusu da gelişti. Örneğin, direnişteki işçiler için destek yazıları da yazıyoruz.

Önemli bir konuya da değinmek istiyorum. Düzenli olarak ondan fazla gazete veriyorum. Bu arkadaşların birkaçı hariç hepsi dışarıdan yobaz-gerici olarak görünen işçiler. Almazlar, okumazlar diye düşünebildiklerimiz. Ancak üretim alanında bunun bir ayrımı kalmıyor. Çünkü patronlar bizleri sömürürken açık-kapalı, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ayrımı yapmıyorlar. Bizim ayrım yapmamız demek, birliğimizin dağılması demektir.

Şimdi 1-2 gün yoğunluktan Kızıl Bayrak’ı geciktirsem, arkadaşlar hesap soruyorlar. Sahiplenme duyguları gelişti. Artık gerisi bölüm komiteleri ile örgütlenmeye, yalnızca ekonomik talepler ya da çalışma koşulları üzerinden değil, siyasal olarak da kazanmaya bakıyor.

Bir matbaa işçisi