Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı sosyalizm mücadelemizde yaşıyor

Kemalist burjuvazi tarafından katledilişlerinin 96. yılında Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını saygıyla anıyoruz...

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Ocak 2017
  • 08:47

Mustafa Suphi’nin TKP Kuruluş Kongresi açılış ve kapanış konuşmaları...

“Memleketimizin son ümidi Bolşevizmdedir!”

(Açılış konuşmasından...)

“Türkiye Komünist Örgütü’nün birinci kongresini açmakla kendimizi bahtiyar addediyoruz.

Arkadaşlar, bir zamanlar bir hayal halinde telakki olunan komünizm, bugün, Rusya’da meydana getirdiği hayat ile, kurduğu yeni hükümet biçimi ile, Kızıl Ordusu ile işçi, köylü halk içerisinde kuvvetlendirdiği örgütlenmesiyle şarkın ve bütün dünyanın mazlum millet ve sınıflarına pek büyük ümit veriyor. Son aylar zarfında, bize görünen iki büyük manzara bu ümitlerin ne kadar esaslı olduğunu gösteriyor. Bu manzaralardan biri, Üçüncü Enternasyonal’in ikinci kongresidir ki orada şark ile garbın muhtelif bölgelerinden gelmiş 37 millete mensup işçi ve köylü vekilleri toplanmıştı. Bu toplantı proletarya hareketlerinin yeryüzünde ne derece kuvvetli olduğunu gösteren aşikar ve maddi bir delildir. Diğer taraftan, toplantısını henüz bitiren Beynelmilel Şark Kongresi’nde doğunun muhtelif milletleri, Hintliler, Cavalılar, İranlılar, Türkistanlılar, Buharalılar, Dağıstanlılar, Kırımlılar, Türkiyeliler ile Gürcistan ve Ermenistan mazlum milletleri tarafından gönderilen binlerce vekiller bir yerde toplanarak aynı hedefe doğru istek ve iradelerini ilan etmiş olmakla Avrupa cihangirlerine karşı azim ve maksatlarını anlatmış oldular. Üçüncü Enternasyonal’in kongresi son oturumunu kapatırken, Rusya’nın muzaffer Kızıl Ordusu’nu dünya proletaryasının ve şark mazlum milletlerinin hizmet eden ve savunan bir ordu ilan etmiştir.

Bakü’de toplanan Beynelmilel Şark Kongresi de Avrupa ve Amerika’nın zalim ve hunhar emperyalizmine karşı kutsal savaş ilan etti. İşte bu iki misal karşısında bolşevizmin yeryüzündeki toplumsal devrime nasıl esaslı bir dayanak olduğu meydana çıkıyor. Türkiye’deki son vak’aları tetkik etseniz, gelen arkadaşları dinleseniz, partimize gönderilen mektupları görseniz, memleketimizin son ümidinin bolşevizmde olduğu kanaatini anlarsınız. Arkadaşlar, büyük Rus devrimi son üç sene zarfında olağanüstü örnekler görmüştü. Hiç kimsenin ümit etmediği halde Rusya proletaryası evvela bir devrim ordusu vücuda getirdi ki cihanı hayran bıraktı. İşte bu devrim şimdi demir ellerini şarka uzatıyor. Şark siyaseti Üçüncü Enternasyonal’in gündeminde birinci maddeyi teşkil ediyor. Bu meselede en ziyade alakadar olanlar şüphesiz bizleriz. Biz Türk komünistleri bu hareketin kıymetini bilmeli, tarihin kaydedeceği bu fırsatı iyi takdir etmeliyiz. Biz de kendi memleketimizde Avrupa emperyalizminin ve harici ve dahili düşmanların haddini bildirmeliyiz. Bütün bu arzularımızı tasavvur ve temenniden hakikat haline koyacak, bu kongredir. Türkiye komünist kongresi Rusya’dan uzanan bu demir elleri tutabilecek kuvvetler yetiştirecek ve partimiz yalnız Türkiye’de değil, bütün şarkta devrimin bayraktarı olacaktır. Onun için, Yaşasın Türkiye Komünist Partisi, Yaşasın bütün partilerini sıcak bünyesinde toplayan Üçüncü Enternasyonal, Yaşasın şarkta ilk devrim ocağını kuran Azarbaycan Sovyet Cumhuriyeti.”

(Metin kısmen bugünkü Türkçeye göre sadeleştirilmiştir.)

***

“İşçi halkın mukadderatını kendi eline alarak iş görmesi bir zaruret haline giriyor”

(Kapanış konuşmasından...)

Teşkilat devirlerini geçiren ve şimdiye kadar birer grup halinde yaşayan Türkiye komünistleri, bu kongreden müteşekkil ve müttehit bir fırka olarak çıkmakla, yeni bir devre-i hayata ayak basıyorlar. Fırkanın önünde duran birinci vazife: Bundan sonra memleketimiz amele ve fukara rençberleri arasında fikrimizi kuvvet ve süratle neşrederek halkın mukadderatını kendi eline verecek sebep ve kabiliyetleri hazırlamaktır. Türk komünistleri üç seneden beri Rusya içtimai inkılabı içinde birçok safhalardan geçtiler.

Zaman oldu ki, karşımıza çıkan kara fikirli mürteciler, Türkiye'de amele ve rençber sınıfının mevcut olmadığını, olsa bile, hammalların memurlardan iyi yaşadıklarını söylemekten utanmadılar. Son zamanlarda ise, bilhassa İstanbul, İzmir, Konya, Erzurum, Ankara ve Eskişehir'de vücuda gelen amele ve rençber namı altında inkılapçı mühim bir sınıf yaşıyor. Ümitvarız ki, İstanbul ve Anadolu rençberleri yakında müstevli ve zalim bütün kuvvetleri toplayarak hayat ve mübareze faaliyetlerini kendi kollarına almak iktidarını göstereceklerdir.

Zaman oldu ki, Türkiye amele ve rençberleri, müstebit vali, hakim ve paşalar karşısında söz söylemek cesaretini bile gösteremezdiler; fakat son vekayi gösteriyor ki, İstanbul Hükümeti'nin ve padişahın İngilizlerle birleşerek memleketi sattıklarını halk pek iyi anlıyor; Türkiye'nin mazlum amele ve rençberleri ve askerler, bu alçaklığa, bu hıyanete karşı, süngüsünü oradaki ağa ve paşaların göğsüne çevirmiş, muharebe ediyorlar.

Ve nihayet zaman oldu ki, arkadaşlar, Türkiye'de komünist teşkilatı olmaz dediler; fakat, Türkiye'nin muhtelif şehirlerinden gelen komünist vekiller, bunun aksini ispat ettiler; Türkiye'de amele ve rençber komünist teşkilatı gittikçe genişliyor ve kuvvet kespediyor. Şimdi Komünist Fırkası'nın müstemlekeci kuvvetleri ezmeye azim işçi halka rehber olacağına hiç şüphe edilemez.

Komünizm mübeşşirlerinden Engels, bir eserinde diyor ki: "Yeryüzündeki teknika zulme alettir. Zaman gelecek ki, teknikanın terakkisi eseri olarak yeryüzünü kan deryaları alacak ve zalim imparatorların taçları bu kan deryasına yuvarlanacak, bu tacı yerden kaldırıp başına koymaya cesaret edecek bir adam bulunamayacaktır." İşte, bu devir hulul etmiştir: Rusya'da, Almanya'da, Avusturya'da, Türkiye'de, çarlık, imparatorluk, padişahlık artık bir daha necat bulunmayacak tarzda yıkıldığı halde, hiç kimse cesaret edip de, o taçları başına geçiremiyor.

Vaktiyle halka zulmedenler, bugünkü amele ve rençber inkılabı huzurunda diz çökerek mazlum halka taraftar ve hizmete amade gözüküyorlar.

Memleketimizde her türlü derece ve sınıf ahit ve yalanlarının yerinden oynadığı böyle bir devirde, böyle bir devr-i buhranda, işçi halkın mukadderatını kendi eline alarak iş görmesi bir zaruret haline giriyor. Bu işte doğru yolu göstermek vazifesi Komünist Fırkası'nın uhdesine düşmektedir.

Komünist Fırkası için memlekete musallat olan harici düşmanları kovmak nasıl bir vazife ise, dahilde halkın sırtından geçinen yağmacı tufeyli sınıflarını da hazıryiyicilik halinden çıkarıp yumruk altında işletmek de, o derece esaslı bir vazifedir. Bu iki cihetin temini iledir ki, Komünist Fırkası mazlum amele ve rençber halka karşı hizmetini ifa etmiş ve ortadan sınıflar farkı kalkarak heyet-i içtimaiye, adalet-i hakikiyeye nail olmuş olacaktır. Onun için son söz olarak diyelim ki:

Yaşasın Türkiye Komünist Fırkası!