Darbe Girişimi Araştırma Komisyonunun çalışma süresi 4 Ocak'ta doluyor. AKP'yi “aklama” komisyonu olarak işlev gören ve sermaye düzeninin bekasını sağlamakla görevli komisyonun elle tutulur bir sonuca ulaşmayacağı zaten öngörülen bir gerçekti. Son günlerine yaklaşan komisyonun görev sürecinin sonunda yayınlaması beklenen 936 sayfalık raporu ise basına “sızdı.”
Sızan-sızdırılan raporun medyatik ayrıntıları bir yana bırakıldığında, FETÖ'yle mücadele kapsamında olduğu iddia edilerek ülke içinde ve dışında algı operasyonları başlatılması, MİT’in güçlendirilmesi, kamu kurumlarına girişte “şartlar” getirilmesi gibi “önerilerle” beraber fişlenmenin arttırılması gibi gerçekte toplumun muhalif tüm kesimlerini hedef alan saldırılar gündemde.
Bu kapsamda raporda dikkat çeken bölümler ise şöyle:
FETÖ hakkında sözde “akademik” çalışma
* “FETÖ”yle ilgili saptamalarımızı destekleyecek akademik külliyat çalışmalarına hemen girişilmesi de önemlidir. “FETÖ”nün Batı’da düşünce ve medya kuruluşları ile yoğun ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, yabancı gazeteci ve akademisyenler “FETÖ”nün darbe girişiminin arkasındaki odak olduğunu ortaya koyacak makaleler hazırlamaya ve uluslararası görünürlüğü olan yayın ve internet sitelerinde de bu makaleleri yayınlamaya teşvik edilmelidir. Bakanlığımız bu çerçevede şimdiden harekete geçmiş olup, yurtdışında önde gelen akademisyenlerin katılımıyla “FETÖ” konusunda bir çalıştay düzenlenmesini ve bunun sonuçlarının yayınlanmasını içeren bir proje hazırlanmıştır.
FETÖ’nün üçüncü ülkelerdeki Müslüman toplumlar nezdinde, “Türkiye’de Müslümanlara zulüm edildiği” propagandası yaptığı da bilinmektedir. Dolayısıyla, bilgilendirme çalışmalarına Diyanet İşleri Başkanlığımızın dahil edilmesi de büyük önem taşımaktadır.”
Çözüm(!) “sınav güvenliği” ve fişlemeler
* “FETÖ/PDY”nin kamu kurum ve kuruluşları ile stratejik birimlere sızmasına, buralarda kümeleşmesine imkân sağlayan olgunun merkezi sınav sorularının çalınması olduğu dikkate alınarak bu sınavların güvenliği mutlaka sağlanmalıdır. Askeriye, adliye, MİT, polis teşkilatı, mülki idare, dışişleri bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlara alınacak personel için yapılacak güvenlik soruşturmasında sadece adli sicil kaydının var olup olmadığına bakılmakla yetinilmemeli, bu kurumların gerektirdiği hususlara da bakılmalıdır. Salt adli sicil kaydına dayalı bir güvenlik soruşturmasının henüz mahkeme kararı kesinleşmedi diye kamu personeli olmasını önleyemeyeceği dikkate alınmalıdır. Hukukun herkesi kucakladığı, huzur, güven ve birlik içinde yaşanan bir ülke, ancak toplumdaki adalet beklentisinin karşılanmasıyla mümkün olur. Bu nedenle adil, tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşması için gerekli şartlar yaratılmalıdır. Başta güvenlik birimleri olan Emniyet ve Jandarma ile MİT, TSK ve tüm kamu kurumlarındaki örgüt militanları olabildiğince ayıklanmalıdır.
MİT için “FBI’daki yapılanma örnek alınmalı” önerisi
* “Ülkemiz demokrasi tarihinde sık sık karşılaştığımız hiçbir darbeyi önceden haber alıp bağlı olduğu makam ve mercilere haber veremeyen Milli İstihbarat Teşkilatının bu husustaki yetersizliğinin sebepleri dikkatle araştırılarak yeniden yapılandırılmalıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde 11 Eylül olaylarında FBI’nın yetersiz olduğu görülerek yeniden yapılandırılmaya gidilmiş olması örnek alınmalıdır.”