Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!

15 Temmuz’un ardında yekpare kapitalist sistemle özdeşleşen rejim krizi vardır. Bu sebeple “darbeyi soruşturuyoruz!” söylemi koca bir yalandan, göz boyamadan ibarettir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 28 Ekim 2016
  • 07:40

15 Temmuz darbe girişimi başarılı olmadıysa da, Gülen cemaatinin eski partneri AKP iktidarı kendi darbesini gerçekleştirdi. Öncelikle “Gülen cemaatini devletten temizleyeceğiz” bahanesi ile OHAL ilan edildi. Bu aynı süreç içerisinde darbe girişimini fırsata çeviren AKP iktidarı bütün bir toplumu zapturapt altına almak için kolları sıvadı. Her türlü baskı ve keyfiyetin önünü açtı, işçi ve emekçileri hedef alan sosyal-iktisadi saldırılar bir bir hayata geçirilmeye başlandı.

AKP, öncelikle devlet içinde “temizlik”e başladıysa da, asıl hedefinin toplumsal muhalefetin güçten düşürülmesi ve sömürünün önündeki engellerin kaldırılması olduğunu çok geçmeden göstermiş oldu. İşçi direniş çadırlarına yapılan saldırılar, KESK üyesi öğretmenlerin açığa alınması, asılan grev kararlarının sendikal bürokrasinin yardımı ile indirilmesi, muhalif basın organlarının kapatılması, devrimci tutsaklara yönelik işkence ve sürgün saldırıları, basın, toplanma ve örgütlenme hakkına getirilen keyfi yasaklar vb… Uzayıp giden bu listeyi rahatlıkla uygulamak için ise ihtiyaç duydukları araç sermaye devletinin kurumları oldu. Bunların başında da TBMM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) geliyor.

AKP’yi “ak”lama komisyonu

Öncelikle belirtmek gerekir ki, AKP’nin darbe ile temelden bir derdi yoktur. Evet, düzen içi çıkar çatışmasının geldiği nokta itibariyle intikam ateşi ile yanmaktadır fakat bu ateşin şerrinden de korkmakta, bu ateşle birlikte kül olmaya niyetli gözükmemektedir. Cemaat ile bağlantılı diyerek öğretmenleri, işçileri soruşturma kapsamına almakta bir beis görmeyenler devletin tepesinde “kandırıldık” çığlıkları atmaktadır. İşin ucunun kendilerine gelmemesi için yalana ve aldatmacaya başvurmaktadırlar. Soruşturmalar, tutuklamalar toplumsal muhalefete yönelerek devam ederken, AKP hükümeti göstermelik komisyonları ile darbeyi görünüşte “soruşturmakta” bu göstermelik komisyon üzerinden kendisini “ak”lamaya çalışmaktadır.

15 Temmuz'un ardından kurulan “darbe araştırma komisyonu” tam da bu işlev üzerinden hareket etmektedir. Çalışmalarına başlayan ve medyanın ilgi konusu olan komisyonun şimdiye dek darbe gecesini yaşayan hiç kimseyi ifadeye çağırmamış olması, örneğin en tartışmalı isimlerin başında gelen Hakan Fidan’ın listede yer almaması, yanı sıra komisyon başkanının ve bazı üyelerinin eski cemaatçi olması komisyonun asıl işlevini gözler önüne sermektedir.

Erdoğan başlatılan soruşturmalar ve art arda gelen tutuklamaların sonrasında “at izi it izine karışmış” diyerek aslında tek bir gerçeğe, cemaat ile aynı kalıptan döküldükleri gerçeğine işaret etmiş oldu. Aynı kalıptan dökülenler ve birbirlerine bin bir çıkar bağı ile bağlı olanlar 15 Temmuz’u aydınlatamazlar. 15 Temmuz’un ardında cemaat olduğu kadar AKP hükümeti de vardır. Aynı anlama gelmek üzere, 15 Temmuz’un ardında yekpare kapitalist sistemle özdeşleşen rejim krizi vardır. Bu sebeple “darbeyi soruşturuyoruz!” söylemi koca bir yalandan, göz boyamadan ibarettir.

Kapitalist sistemde yargı tarafsızlığı kâğıt üstünde!

Meclis eliyle göz boyamaya devam eden AKP hükümeti, diğer bir yandan toplumsal muhalefeti bastırmanın ve sömürüyü derinleştirmenin yolu olarak KHK’lara sarılmış durumda. Bu aracı elinden almak isteyenlere karşı ise kendisinin ilan ettiği OHAL’in yine kendisine verdiği ucu açık yetkilere bel bağlamaktadır. AYM ise bu noktada AKP hükümetinin yardımına koşmaktadır. OHAL sürecinde çıkarılan KHK’lara dönük çeşitli itirazları reddeden AYM, zamanında Erdoğan’ın “taraf olmayan bertaraf olur!” sözünü “Erdoğan’ın tarafında olmayan bertaraf olur!” biçiminde somutlayarak tarafını seçmiştir.

Düğmesiz cüppelerinin önünü iliklemeye kalkışan bir yargı sisteminden de ancak böylesi bir itaat beklenebilir.

“Aydınlanmanın” koşulları bu düzende değil!

Kapitalist sistem yolsuzluklarla, kirli anlaşmalarla, hiçbir darbe ile hesaplaşamaz; sefaleti, iş cinayetlerini, katliamları, savaşları önleyemez. Zira kapitalist sistemin doğası bu olguları döne döne üretir. Kurulu düzen içerisinde onun yarattığı sorunlarla hesaplaşmaktan bahsedenler yalnızca toplumu, işçi ve emekçileri kandırmaktadırlar. Bugün AKP ve ardına aldığı düzen muhalefetinin yaptığı tam olarak budur.

Hesaplaşma günü elbet gelecektir. 15 Temmuz gecesinde yaşananların iç yüzü gibi, bu topraklarda aydınlatılmayı bekleyen sayısız provokasyon vardır. Sermaye devletinin karanlık masalarında tezgahlanan Roboski, Sivas, Maraş, Çorum, '77 1 Mayıs’ı, Soma, Ankara, Suruç, Diyarbakır vb. yüzlerce katliam hâlâ aydınlatılmayı beklemektedir. Özetle; bu düzenden hesabını soracağımız sayısız olay önümüzde durmaktadır. Ve bu hesaplaşma ne düzen güçlerinin sahte komisyonları, ne de ona biat eden kurumları aracılığıyla olacaktır. Hesaplaşma ancak ve ancak tüm bu acı ve sömürünün asıl kaynağı olan sermaye düzeninin yıkılması ile kurulacak olan işçi sınıfının iktidarı altında gerçekleşecektir. Ancak böylesi bir iktidar hiçbir çıkar hesabı gütmeden yaraya neşter vuracaktır.